29 Ağustos 2007 Çarşamba
28 Ağustos 2007 Salı
ALTERNATİF KAMP FATSA KAMPINI TAMAMLADI

ALTERNATİF KAMP FATSA DA KAMPI TAMAMLADI.
Ayder derneği tarafından ,Eğitim uygulama zihinsel engelliler okulu müdüre si Serpil AKÇA girişimleri sonucu 2 Temmuz da Fatsa ya kurulan Alternatif kamp,son grubu 20 Ağustosta gönderdi.Amasya,İstanbul;samsun,ordu ve Fatsa kumrudan olmak üzere daha çok görme engellileri ağırlayan kampın ,ilk haftasında Fatsa dan zihinsel engelli çocuklar misafir oldular.kampın Fatsa da kurulması ilçenin tanınması açısından çok katkıları oldu.kampın son günlerinde kampa emeği geçenlere sertifika verildi.Kampta gönüllü olarak çalışan Türkiyenin çeşitli illerinden gelen üniversite öğrencileri kamptan ayrılırken göz yaşlarını tutamadılar.
Fatsa Devlet Hastanesi tarafından kampta sağlık memuru olarak görevlendirilen Hüseyin ÖZTÜRK kamp hakkında duygularını şu cümlelerle aktardı: Kapatın gözlerinizi ve düşünün engelli bir birey ile yaşadığınızı.Yürüme engelLİ ÇOCUĞUNUZ olduğunu düşünün. Yürüyemiyor, koşamıyor hatta kendi işlerinizi bile yapamıyor. Yani, hep birilerinin yardımına ihtiyacınız var.KonuşamaYAN ve duyamaYAN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Bir şeyler söylemek istiyor olmuyor, sesi çıkmıyor. Birileri ONLARA bir şeyler söylüyor ama duyamıyor Duyamadığını da söyleyemiyor. KarşıDakiNİ yanlış anlıyor, size kızıyor. Üzülüyorsunuz ama elinizden bir şey gelmiyor.GöremeYEN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Hazır gözleriniz kapalıyken, biraz deneme yapın. Bir şeyler yapmaya çalışın gözleriniz kapalıyken, etrafınızdaki nesnelere çarpmamaya çalışarak. Karanlığın, insana güvensizlik verdiğini hissedin. Her an, başınıza gelebilecek tehlikeleri göremediğinizi düşünün. Sonra görme engelli ÇOCUKLARIN bu korkuları, bu duyguları hayatları boyunca hissederek yaşadıklarını düşünün.Ya da fiziksel olarak sağlıklı OLAN ama zihinsel olarak problemli olAN BİR ÇOCUĞUNUZU düşünün. Anlamıyor. ONA söylenenleri anlamıyor. Bakkala gitmeyi beceremiyor. Otobüse yalnız binemiyor hatta yalnız dışarı çıkamıyor. Çünkü yalnız çıkarsa kaybolabilir.Zor değil mi? ÇOK ZOR.Hayat insanlara çok şeyler tattırır diyorlar…Gerçekten de öyle. Ben yıllık izindeyken başhekimin sayın Dr. Alaettin Arıkan tarafından iznimi kesip kampta görevlendirildim. 2 Temmuz’da kampa katıldım. İlk önce biraz izledim, izleyici olarak katıldım. Ama şu bir gerçek kampın havası o kadar değişik ki anlatamam. Engellilerle yaşamak, onların havasını beraber tenefüs etmek o kadar güzel ve zevkli bir yaşam olamaz. Onlarla beraber olalı, kamp çıkışı sanki dışarıdaki insanları da birer engelli olarak görmeye başladım. Kendimi o kadar bu özel birbirinden farklı insanlara kaptırmışım ki anlatamam. Onlara hizmet etmek bence dünyanın en güzel işi.Özel insanlar sizi çok seviyorum.onlara hizmet etmeme benimle beraber bana yardımcı olan eşime ablam gibi sevdiğim zaten ablamda olan zeliha Becioğluna,çamaş gezisinde bana destek veren çamaş belediye başkanı mahmut ayparçasına çalışanı leyla çıtıra zehra ilkyaz sahibi izzet hülür beye şöforu özcan yılmaz a hastane müdür yardımcıları veysel ÖZGEN ve Mustafa GÜLTİKEN e ayrıca Alternative Camp’ın Fatsa’mıza kazandırılmasında emeği geçen herkese, Alternative Camp’a, Fatsa Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi okul müdüresi serpil akça ya, kampımızın yaşaması için sponsor olanlara ve beni kampta görevlendiren başhekimin Alaattin Arıkan’a çok ama çok teşekkür ediyorum.
Ayder derneği tarafından ,Eğitim uygulama zihinsel engelliler okulu müdüre si Serpil AKÇA girişimleri sonucu 2 Temmuz da Fatsa ya kurulan Alternatif kamp,son grubu 20 Ağustosta gönderdi.Amasya,İstanbul;samsun,ordu ve Fatsa kumrudan olmak üzere daha çok görme engellileri ağırlayan kampın ,ilk haftasında Fatsa dan zihinsel engelli çocuklar misafir oldular.kampın Fatsa da kurulması ilçenin tanınması açısından çok katkıları oldu.kampın son günlerinde kampa emeği geçenlere sertifika verildi.Kampta gönüllü olarak çalışan Türkiyenin çeşitli illerinden gelen üniversite öğrencileri kamptan ayrılırken göz yaşlarını tutamadılar.
Fatsa Devlet Hastanesi tarafından kampta sağlık memuru olarak görevlendirilen Hüseyin ÖZTÜRK kamp hakkında duygularını şu cümlelerle aktardı: Kapatın gözlerinizi ve düşünün engelli bir birey ile yaşadığınızı.Yürüme engelLİ ÇOCUĞUNUZ olduğunu düşünün. Yürüyemiyor, koşamıyor hatta kendi işlerinizi bile yapamıyor. Yani, hep birilerinin yardımına ihtiyacınız var.KonuşamaYAN ve duyamaYAN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Bir şeyler söylemek istiyor olmuyor, sesi çıkmıyor. Birileri ONLARA bir şeyler söylüyor ama duyamıyor Duyamadığını da söyleyemiyor. KarşıDakiNİ yanlış anlıyor, size kızıyor. Üzülüyorsunuz ama elinizden bir şey gelmiyor.GöremeYEN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Hazır gözleriniz kapalıyken, biraz deneme yapın. Bir şeyler yapmaya çalışın gözleriniz kapalıyken, etrafınızdaki nesnelere çarpmamaya çalışarak. Karanlığın, insana güvensizlik verdiğini hissedin. Her an, başınıza gelebilecek tehlikeleri göremediğinizi düşünün. Sonra görme engelli ÇOCUKLARIN bu korkuları, bu duyguları hayatları boyunca hissederek yaşadıklarını düşünün.Ya da fiziksel olarak sağlıklı OLAN ama zihinsel olarak problemli olAN BİR ÇOCUĞUNUZU düşünün. Anlamıyor. ONA söylenenleri anlamıyor. Bakkala gitmeyi beceremiyor. Otobüse yalnız binemiyor hatta yalnız dışarı çıkamıyor. Çünkü yalnız çıkarsa kaybolabilir.Zor değil mi? ÇOK ZOR.Hayat insanlara çok şeyler tattırır diyorlar…Gerçekten de öyle. Ben yıllık izindeyken başhekimin sayın Dr. Alaettin Arıkan tarafından iznimi kesip kampta görevlendirildim. 2 Temmuz’da kampa katıldım. İlk önce biraz izledim, izleyici olarak katıldım. Ama şu bir gerçek kampın havası o kadar değişik ki anlatamam. Engellilerle yaşamak, onların havasını beraber tenefüs etmek o kadar güzel ve zevkli bir yaşam olamaz. Onlarla beraber olalı, kamp çıkışı sanki dışarıdaki insanları da birer engelli olarak görmeye başladım. Kendimi o kadar bu özel birbirinden farklı insanlara kaptırmışım ki anlatamam. Onlara hizmet etmek bence dünyanın en güzel işi.Özel insanlar sizi çok seviyorum.onlara hizmet etmeme benimle beraber bana yardımcı olan eşime ablam gibi sevdiğim zaten ablamda olan zeliha Becioğluna,çamaş gezisinde bana destek veren çamaş belediye başkanı mahmut ayparçasına çalışanı leyla çıtıra zehra ilkyaz sahibi izzet hülür beye şöforu özcan yılmaz a hastane müdür yardımcıları veysel ÖZGEN ve Mustafa GÜLTİKEN e ayrıca Alternative Camp’ın Fatsa’mıza kazandırılmasında emeği geçen herkese, Alternative Camp’a, Fatsa Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi okul müdüresi serpil akça ya, kampımızın yaşaması için sponsor olanlara ve beni kampta görevlendiren başhekimin Alaattin Arıkan’a çok ama çok teşekkür ediyorum.
26 Ağustos 2007 Pazar
ENGELLERİ ORTADAN KALDIRALIM

HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZMÜ KENDİNİZİ ENGELLİ OLARAK VEYA ENGELLİ ÖZEL ÇOCUKLAR SAHİBİ OLARAK.BİR ÖMÜR BOYU DEĞİL SADECE İKİ DAKİKALIĞINA BİR DÜŞÜNÜN BAKALIM………………
Siz hiç dış dünyayla irtibat kuramayan, iç dünyasında yalnızlık oyunu oynayan biri gördünüz mü?Siz hiç oturma çağını ya da yürüme çağını geçtiği halde oturamayan, yürüyemeyen birini gördünüz mü?Siz hiç konuşamayan, derdini anlatamadığı için alay konusu olan birini gördünüz mü?Siz hiç göremediği için karanlık bir dünyada yaşayan, alay edilen hatta taciz edilen birini gördünüz mü?Siz hiç yaşıtlarının anladığını anlayamayan, onlardan daha geç anladığı için bu durumun üzüntüsünü yaşayan birini gördünüz mü?Siz hiç hareketlerini kontrol edemediği için sallanarak yürüyen, ama sağlıklı insanların deli diyerek korkup kaçtığı birini gördünüz mü?Siz hiç en olmadık yerlerde (sokakta-otobüste) sara-epilepsi nöbeti geçirip kaskatı olan, çırpınan, etrafındaki insanları ne yapacaklarını bilemez hale getiren birini gördünüz mü?Bu saydıklarımdan birini ya da birkaçını mutlaka görmüşsünüzdür.İŞTE BİZLER HEP BUNLARIN İÇİNDEYİZ.FAKAT SİZLER Şimdiye kadar görmediyseniz, dışarı çıktığınızda etrafınıza dikkatle baktığınızda mutlaka görürsünüz. Şimdi SİZLERDEN İSTEĞİM bir dakikanızı bana ayırmanız. Sadece bir dakikanızı.BİR ÖMÜR BOYU DEĞİLKapatın gözlerinizi ve bu insanlar gibi bir engeliniz VEYA BİR ÇOCUĞUNUZ olduğunu düşünün.Yürüme engelLİ ÇOCUĞUNUZ olduğunu düşünün. Yürüyemiyor, koşamıyor hatta kendi işlerinizi bile yapamıyor. Yani, hep birilerinin yardımına ihtiyacınız var.KonuşamaYAN ve duyamaYAN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Bir şeyler söylemek istiyor olmuyor, sesi çıkmıyor. Birileri ONLARA bir şeyler söylüyor ama duyamıyor Duyamadığını da söyleyemiyor. KarşıDakiNİ yanlış anlıyor, size kızıyor. Üzülüyorsunuz ama elinizden bir şey gelmiyor.GöremeYEN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Hazır gözleriniz kapalıyken, biraz deneme yapın. Bir şeyler yapmaya çalışın gözleriniz kapalıyken, etrafınızdaki nesnelere çarpmamaya çalışarak. Karanlığın, insana güvensizlik verdiğini hissedin. Her an, başınıza gelebilecek tehlikeleri göremediğinizi düşünün. Sonra görme engelli ÇOCUKLARIN bu korkuları, bu duyguları hayatları boyunca hissederek yaşadıklarını düşünün.Ya da fiziksel olarak sağlıklı OLAN ama zihinsel olarak problemli olAN BİR ÇOCUĞUNUZU düşünün. Anlamıyor. ONA söylenenleri anlamıyor. Bakkala gitmeyi beceremiyor. Otobüse yalnız binemiyor hatta yalnız dışarı çıkamıyor. Çünkü yalnız çıkarsa kaybolabilir.Zor değil mi? ÇOK ZOR.Bir dakika böyle olmak bile zorken, engelli ÇOCUKLAR VE insanlar hayatları boyunca engelleriyle yaşamak zorundalar, onların hayatlarını bir nebze olsun kolaylaştırmaksa siz sağlıklı insanların ellerinde.HEP ONLARIN YANINDA OLUN .ONLARI HOR GÖRMEYİN.ÇÜNKÜ SAĞLAM KİŞLER BİLE HER AN ÖZÜRLÜ ADAYIDIR.SİZLERE BU KONUDA BİR ÖRNEK VERECEĞİM. 22 yaşındaki Şevket Çavdar, Türkiye Sakatlar Derneği'ne gönderdiği mektupta duygularını şöyle anlatıyor: "1998 yılında İstanbul'da aileme yardım etmek için inşaatta çalışırken elektrik akımına kapılarak iki kolumu ve bacağımı kaybettim. O günden sonra hayata hep tutunmaya çalıştım, ama tutunacak bir kolum bile yoktu. Ama kalbim vardı, böyle de yaşanıyordu. Yaşamdan kaçmamak gerekiyordu, inadına yaşamak gerekiyordu." SİZ ÇOK DEĞERLİ
ÖZEL ÇOCUKLAR AİLELERİ.BEN VE EŞİMDE İÇİNDE OLMAK ŞARTIYLA…….BU ÇOCUKLAR İÇİN İSYAN ETMEYELİM.CENABI ALLAH BU ÇOCUKLARI KİMLERE GÖNDERİYORMUŞ BİLİYORMUSUNUZ.BU ÇOCUKLARI SAHİPLENEBİLENE BU ÇOCUKLARI KORUYABİLENE BUNLARI ÇOK SEVEBİLENLERE BUNLARA BAKABİLECEK KONUMDA OLANLARA MÜKAFAT OALRAK GÖNDERİRMİŞ.BİZLERDE BU MÜKAFATLARI ELİMİZDEN GELDİĞİ KADAR KORUYALIM ONLARDAN ÇEKİNMEYELİM,UTANMAYALIM.ONLAR BİRER MELEK.KENDİ ŞAHSIMA SÖYLÜYORUM BEN OĞLUMSUZ BİR DÜNYA DÜŞÜNEMEZ OLDUM.O BENİM HERŞEYİM.YEMEĞİM SUYUM NEFES ALIŞIM.ONSUZ BU DÜNYANIN NE ZEVKİ OLUR.EŞİMLE BERABER ONUN ÇOK SEVDİĞİ FAKAT HASTALIĞINDAN DOLAYI YİYEMEDİĞİ YİYECEKLERİ EVİMİZE SOKMADIK.ONSUZ BİR ÖZEL EĞLENCEYE YEMEĞE BİLE GİTMEDİK.O OLMADIĞI ZAMAN HEP ONU BEKLEDİK.BERABER EĞLENDİK BERABER YEDİK.SENİ ÇOK SEVİYORUM OĞLUM… BEN VE AİLEN VAR OLDUKCA BÜTÜN ENGELLERİNİ ORTADAN KALDIRACAĞIZ.
Siz hiç dış dünyayla irtibat kuramayan, iç dünyasında yalnızlık oyunu oynayan biri gördünüz mü?Siz hiç oturma çağını ya da yürüme çağını geçtiği halde oturamayan, yürüyemeyen birini gördünüz mü?Siz hiç konuşamayan, derdini anlatamadığı için alay konusu olan birini gördünüz mü?Siz hiç göremediği için karanlık bir dünyada yaşayan, alay edilen hatta taciz edilen birini gördünüz mü?Siz hiç yaşıtlarının anladığını anlayamayan, onlardan daha geç anladığı için bu durumun üzüntüsünü yaşayan birini gördünüz mü?Siz hiç hareketlerini kontrol edemediği için sallanarak yürüyen, ama sağlıklı insanların deli diyerek korkup kaçtığı birini gördünüz mü?Siz hiç en olmadık yerlerde (sokakta-otobüste) sara-epilepsi nöbeti geçirip kaskatı olan, çırpınan, etrafındaki insanları ne yapacaklarını bilemez hale getiren birini gördünüz mü?Bu saydıklarımdan birini ya da birkaçını mutlaka görmüşsünüzdür.İŞTE BİZLER HEP BUNLARIN İÇİNDEYİZ.FAKAT SİZLER Şimdiye kadar görmediyseniz, dışarı çıktığınızda etrafınıza dikkatle baktığınızda mutlaka görürsünüz. Şimdi SİZLERDEN İSTEĞİM bir dakikanızı bana ayırmanız. Sadece bir dakikanızı.BİR ÖMÜR BOYU DEĞİLKapatın gözlerinizi ve bu insanlar gibi bir engeliniz VEYA BİR ÇOCUĞUNUZ olduğunu düşünün.Yürüme engelLİ ÇOCUĞUNUZ olduğunu düşünün. Yürüyemiyor, koşamıyor hatta kendi işlerinizi bile yapamıyor. Yani, hep birilerinin yardımına ihtiyacınız var.KonuşamaYAN ve duyamaYAN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Bir şeyler söylemek istiyor olmuyor, sesi çıkmıyor. Birileri ONLARA bir şeyler söylüyor ama duyamıyor Duyamadığını da söyleyemiyor. KarşıDakiNİ yanlış anlıyor, size kızıyor. Üzülüyorsunuz ama elinizden bir şey gelmiyor.GöremeYEN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Hazır gözleriniz kapalıyken, biraz deneme yapın. Bir şeyler yapmaya çalışın gözleriniz kapalıyken, etrafınızdaki nesnelere çarpmamaya çalışarak. Karanlığın, insana güvensizlik verdiğini hissedin. Her an, başınıza gelebilecek tehlikeleri göremediğinizi düşünün. Sonra görme engelli ÇOCUKLARIN bu korkuları, bu duyguları hayatları boyunca hissederek yaşadıklarını düşünün.Ya da fiziksel olarak sağlıklı OLAN ama zihinsel olarak problemli olAN BİR ÇOCUĞUNUZU düşünün. Anlamıyor. ONA söylenenleri anlamıyor. Bakkala gitmeyi beceremiyor. Otobüse yalnız binemiyor hatta yalnız dışarı çıkamıyor. Çünkü yalnız çıkarsa kaybolabilir.Zor değil mi? ÇOK ZOR.Bir dakika böyle olmak bile zorken, engelli ÇOCUKLAR VE insanlar hayatları boyunca engelleriyle yaşamak zorundalar, onların hayatlarını bir nebze olsun kolaylaştırmaksa siz sağlıklı insanların ellerinde.HEP ONLARIN YANINDA OLUN .ONLARI HOR GÖRMEYİN.ÇÜNKÜ SAĞLAM KİŞLER BİLE HER AN ÖZÜRLÜ ADAYIDIR.SİZLERE BU KONUDA BİR ÖRNEK VERECEĞİM. 22 yaşındaki Şevket Çavdar, Türkiye Sakatlar Derneği'ne gönderdiği mektupta duygularını şöyle anlatıyor: "1998 yılında İstanbul'da aileme yardım etmek için inşaatta çalışırken elektrik akımına kapılarak iki kolumu ve bacağımı kaybettim. O günden sonra hayata hep tutunmaya çalıştım, ama tutunacak bir kolum bile yoktu. Ama kalbim vardı, böyle de yaşanıyordu. Yaşamdan kaçmamak gerekiyordu, inadına yaşamak gerekiyordu." SİZ ÇOK DEĞERLİ
ÖZEL ÇOCUKLAR AİLELERİ.BEN VE EŞİMDE İÇİNDE OLMAK ŞARTIYLA…….BU ÇOCUKLAR İÇİN İSYAN ETMEYELİM.CENABI ALLAH BU ÇOCUKLARI KİMLERE GÖNDERİYORMUŞ BİLİYORMUSUNUZ.BU ÇOCUKLARI SAHİPLENEBİLENE BU ÇOCUKLARI KORUYABİLENE BUNLARI ÇOK SEVEBİLENLERE BUNLARA BAKABİLECEK KONUMDA OLANLARA MÜKAFAT OALRAK GÖNDERİRMİŞ.BİZLERDE BU MÜKAFATLARI ELİMİZDEN GELDİĞİ KADAR KORUYALIM ONLARDAN ÇEKİNMEYELİM,UTANMAYALIM.ONLAR BİRER MELEK.KENDİ ŞAHSIMA SÖYLÜYORUM BEN OĞLUMSUZ BİR DÜNYA DÜŞÜNEMEZ OLDUM.O BENİM HERŞEYİM.YEMEĞİM SUYUM NEFES ALIŞIM.ONSUZ BU DÜNYANIN NE ZEVKİ OLUR.EŞİMLE BERABER ONUN ÇOK SEVDİĞİ FAKAT HASTALIĞINDAN DOLAYI YİYEMEDİĞİ YİYECEKLERİ EVİMİZE SOKMADIK.ONSUZ BİR ÖZEL EĞLENCEYE YEMEĞE BİLE GİTMEDİK.O OLMADIĞI ZAMAN HEP ONU BEKLEDİK.BERABER EĞLENDİK BERABER YEDİK.SENİ ÇOK SEVİYORUM OĞLUM… BEN VE AİLEN VAR OLDUKCA BÜTÜN ENGELLERİNİ ORTADAN KALDIRACAĞIZ.
21 Ağustos 2007 Salı
SÜNNET OLMAK İSTEYEN ÇOCUKLAR
SAĞLIK MEMURUNDAN AĞRISIZ CERRAHİ SÜNNET YAPILIR.
SAĞLIK MEMURU
HÜSEYİN ÖZTÜRK
ADRES.FATSA DEVLET HASTANESİ ACİL SERVİS
TEL:ÇAMAŞ-4812071
CEP:0 505 6865865
ARAYIN HEMEN GELELİM
SAĞLIK MEMURU
HÜSEYİN ÖZTÜRK
ADRES.FATSA DEVLET HASTANESİ ACİL SERVİS
TEL:ÇAMAŞ-4812071
CEP:0 505 6865865
ARAYIN HEMEN GELELİM
OĞLUMUN ANNESİ İÇİN İNTERNETTEN İNDİRDİĞİ ŞİİRİ
Anne
Ben ne idim! anne bir damla suydumSenle nefes aldım hayat buldumHani elin karnında seslendinya banaAnne o zaman bile sesini duydumUzun geçeler bekledin bir sançıylaDokuz'ay bende yandım yakardımSende biliyorsun ya anneBende seninle sançılandım.Aylar sonra soguk bir kış günü Bir başka elde gözümü açtımSaga,sola baktım seni göremedimİşte anne ilk o zaman agladım.Geçeyi,ayırt edemedim gündüz sandımAcıktım söyleyemedim,vede susadımGözlerine bakıp bakıp agladımSen olmasaydın,anne ben ne yapardımEmeklemek kolaydı sürünerek yerdeHep elimden tuttun ayaga diktinVarmıydı ayakta durmaya güçümSen olmasan söyle nasıl yürürdümBir gün elimde kalem okulaNe yalan söyleyim sıkıla,sıkılaOku ve adam ol dedin banaNe demek istedigini şimdi anladım.Kamuflaj giydim asker oldumÖgrettigin gibi dimdik durdumVatanı namus bildim nöbet tuttumAma vade yetmedi ölemedim anneHergün yemedin yedirdinSen hep eskiler giyerdinBana ne güzelşeyler verdinUnutmadım,unutamam anneSen olmadan ben bir hiçtimMutlulugu senin gözlerinden içtimSen benim ugruma hayatından geçtinBen seni mutlu edebildim mi?anneNasıl anlatsam seni bitmiyorKalpden geçiyor kalem yetmiyorSözler aciz,gücüm kalmıyorTarifi olmayan nasıl sevgidir bu anneİki çihanda'da ödemeyemem hakkınıSenin duan olmadan alamam muradımıKalbime altın harflerle yazdım adınıSende helal et bana olan hakkını anne.İREM CAN ÖZTÜRK ANNESİNİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYOR
Ben ne idim! anne bir damla suydumSenle nefes aldım hayat buldumHani elin karnında seslendinya banaAnne o zaman bile sesini duydumUzun geçeler bekledin bir sançıylaDokuz'ay bende yandım yakardımSende biliyorsun ya anneBende seninle sançılandım.Aylar sonra soguk bir kış günü Bir başka elde gözümü açtımSaga,sola baktım seni göremedimİşte anne ilk o zaman agladım.Geçeyi,ayırt edemedim gündüz sandımAcıktım söyleyemedim,vede susadımGözlerine bakıp bakıp agladımSen olmasaydın,anne ben ne yapardımEmeklemek kolaydı sürünerek yerdeHep elimden tuttun ayaga diktinVarmıydı ayakta durmaya güçümSen olmasan söyle nasıl yürürdümBir gün elimde kalem okulaNe yalan söyleyim sıkıla,sıkılaOku ve adam ol dedin banaNe demek istedigini şimdi anladım.Kamuflaj giydim asker oldumÖgrettigin gibi dimdik durdumVatanı namus bildim nöbet tuttumAma vade yetmedi ölemedim anneHergün yemedin yedirdinSen hep eskiler giyerdinBana ne güzelşeyler verdinUnutmadım,unutamam anneSen olmadan ben bir hiçtimMutlulugu senin gözlerinden içtimSen benim ugruma hayatından geçtinBen seni mutlu edebildim mi?anneNasıl anlatsam seni bitmiyorKalpden geçiyor kalem yetmiyorSözler aciz,gücüm kalmıyorTarifi olmayan nasıl sevgidir bu anneİki çihanda'da ödemeyemem hakkınıSenin duan olmadan alamam muradımıKalbime altın harflerle yazdım adınıSende helal et bana olan hakkını anne.İREM CAN ÖZTÜRK ANNESİNİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYOR
İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI
İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI
Hz. Muhammed`in Hayatı ve Peygamberliği Kureyş kabilesinden olan Hz. Muhammed , 571 yılında Mekke`de doğdu. Annesi Amine , babası Abdullah idi. Doğmadan önce babasını , çocuk yaşta annesini kaybetti. Önce dedesi Abdulmuttalip ,sonrada amcası Ebu Talip tarafından himaye edildi. Gençlik yaşlarında ticaretle meşgul oldu ve bu sayede Arabistan `ın birçok yerini tanımaya imkan buldu. Ahlâki ve dürüstlüğünden dolayı kendisine “ Muhammed`ül Emin “ dendi. 25 yaşında iken Hz. Hatice ile evlendi. 40 yaşında kendisine ilk vahiy geldi.Hz. Muhammed`e Cebrail adlı melek tarafından gönderilen ilk ayette “ Oku! Yaradan Rabbinin adıyla oku “ denilmekte idi. Hz. Muhammed `e ilk inananlar Hz. Hatice , Hz. Ebubekir , Hz. Ali , Hz. Zeyd ve Hz. Osman `dır. İslamiyeti kabul edenlerin sayısı zamanla arttı. Müşrikler ( putperestler) hemen islamiyete ve Müslümanlara karşı cephe aldılar, onlara baskı uygulamaya başladılar.**__! İslam`da köle- efendi ayrımı olmadığından Mekke`nin ileri gelenleri mevki ve nüfuslarını yitirmekten endişelendirler.İslam`da “ tevhid “ inancının Arapların “ atamızın dini “ dedikleri , putperesliği ortadan kaldıracağından kaygılandılar.Müslümanlara yapılan baskı ve zulüm artınca Hz. Peygamber bazı müslümanların Habeşistan`a göç etmelerine müsaade etti (619).**__! Habeşistan hükümdarı Hristiyan olup adaletiyle tanınan biri idi.**__! Bu olay islam tarihinde ilk hicret olayıdır. İki halife halinde yapılmıştır.İslamiyet , Mekke dışında Kâbe `yi ziyarete gelenler arasında da yayıldı. Müslüman olan Medineliler, Akabe denilen yerde Hz. Peygamber`e bağlılık sözü verdiler. Buna “ I. Akabe Biatı “ denilmişti.Medineli müslümanlardan daha büyük bir topluluk , 622 senesinde Akabe `de Hz. Peygamber`e bağlılıklarını yenilediler (II. Akabe Biatı). Onu Medine`ye davet ettiler. Bu durum Müslümanların Medine`ye hicretinde etkili olmuştu.Müşriklerin müslümanlara yaptıkları eziyet artık dayanılmaz hale gelmişti. Kureyş `in ( müşrikler) zulmünden kurtulup dinlerini serbestçe yaşabilmek için Müslümanlar Hz. Peygamber`in izniyle Mekke`de Medine`ye göç ettiler. En son hicret edenler ise, Hz. Peygamber ve yakın arkadaşı Hz. Ebubekir oldu.(622).İslam tarihinin en önemli dönüm noktalarından birisi olan Hicret olayı üzerine , Müslümanlar rahat bir nefes aldılar. Hz. Peygamber, Medinelilerle (yahudiler dahil) bir sözleşme yaptı. Tarihe “ Medine Sözleşmesi “ diye geçmiş olan bu bölgede , Hz. Muhammed , Müslümanlar ve Yahudilerin karşılıklı .... ve vazifeleri belirtilmekte idi. Buna göre Yahudiler , din ve ibadetlerinde serbest olacaklar , Medine `ye bir düşman saldırısı olursa müslümanlarla birlikte şehri savunacaklardı.**__! Hicret , Hz. Ömer zamanında kabul edilen Hicri takvimin başlangıç senesi olmuştur.Türkler islamiyette girdikten sonra Hicri Takvimi kullanmaya başlamışlardır.Hz. Peygamber , Medine `de ilk islam Devleti`ni kurdu. Kurduğu devlete “ Medine Site Devleti “ denilmişti.Hicretin Sonuçları1_ Müslümanlar Putperest ayakların baskısından kurtulmuştur.2_İslam inkilâbının başlangıcı olmuştur.3_Mekkelilerin Müslümanlar üzerindeki baskıları sona ermiş ve islamiyetin yayılması hızlanmıştır. Ensar ile Muhacir kardeş ilan edilmiştir. Hicretin yapıldığı yıl hicri takvimin başlangıcı ilan edildi.2. Medine`deki Yahudilerin bir kısmı Mekkelilerle iş birliği yaptığı için Hz. Muahmmed tarafından Medine `den çıkarılmıştır.3. Müslümaların morali ve gücü arttı.4. Müslümanlar bol miktarda ganimet elde ettiler.*İslam savaşı hukukunun esasını teşkil eder.Ganimetlerin beşte biri devlet hazinesi için ayrıldı, kalanı savaşlara taksim edildi. Bu esas, sonraki islam devletlerinde de uygulanmıştır.2. Mekkeliler`in müslümanlar üzerine düzenledikleri son saldırı olmuştur.3. Bu savaştan sonra mekkeliler savunmaya, Müslümanlar taaruza geçmişlerdir.Hudeybiye ANTLAŞMASI (628)Müslümanlar hac yapmak için 1500 kişilik topluluk ile Mekke`ye doğru hareket ettiler. Bunu savaş olarak değerlendiren Mekke ise savaşa hazırlıklı idi. Mekke yakınlarında Hudeybiye denilen yerde iki taraf görüşmeler sonunda antlaşmaya vardılar. ( Zira müslümanların bir barış ortamına ihtiyaçları vardı.) Bunu Hedeybiye Antlaşması denir.(628) Görünüşte Antlaşma maddelerinin bazıları Müslümanların aleyhindedir.Bunlar:1. Her iki taraf 10 yıl boyunca birbirleriyle savaş yapmayacak. 2. Bu yıl hac olmayacak , ertesi yıl Müslümanlar hac edebilecek , Mekkeliler hac sırasında 3 gün şehri boşaltacaklardır.3. Müslümanlarla Mekkelilerin istedikleri kabileler ile ittifak yapabilecekler.4. Reşid olmadan islamiyeti seçen Mekkeliler Medine`ye alınmayacak , Mekke`ye iade edileceklerdir.5. Medine`den Mekke`ye geri dönmek isteyenlere Medine İslam Devleti karışmayacak.6. Hiç kimsenin canına ve malına zarar verilmeyecek himayeleri altında bulunan kabilelere askeri yardım yapılmayacaktır.Sonuçları:1. Müslümanların siyasi bir varlık olarak imzaladıkları ilk antlaşmadır.2. Kureyşliler müslümanların bir güç olarak resmen bu bölge ile tanıdılar.3. İlk bakışta müslümanların aleyhinde görünüyorsa da daha sonra elihe döndü.4. Müslümanlar güney sınırlarını güvence altına aldılar.5. Mekke`nin önde gelen komutan ve siyasi liderlerrri silam dinine girdiler.6. Her iki tarafın eşit haklara sahip olduğu bu belgeyle ortaya çıktı.7. Taraflar arasındaki sert düşmanca tavırlar yumuşamış, sosyal ve ticari ilişkiler artmıştır.8. Hudeybiye , Müslümanların askeri başarılarının en açık bir yazılı belgesi olmuştur.Hayber`in Fethi (629) –(Hayber Kalesi)Hayber Yahudileri Mekkelilerle iş birliği yaparak Müslümanlar için devamlı bir tehlike oluşturuyorlardı.Hz. Peygamber bu tehlikeden kurtulmak için hemen harekete geçti ve beraberindeki bin beş yüz Müslümanla Hayber Kalesini Kuşattı.Hayberliler Hz. Peygamber`in hızlı hareketi nedeniyle kuşatma için hazırlık yapamamışlardı. Bu yüzden daha fazla direnmeden teslim oldular. Sonuçta Hz. Peygamber tarımdan elde ettikleri ürünlerin yarısını vermeleri şartıyla Yahudilere topraklarını geri verdi.(629).Hz. Peygamber ve Müslüman Hudeybiye`den bir yıl sonra , antlaşmanın tanıdığı hakka dayanarak Kâbe`yi ve Mekke`yi ziyaret ettiler.Mute SAVAŞI (629)Nedenleri:1. Bizans`a bağlı Gassani kralının islam elçisinin öldürmesi2. Müslümanlardan oluşan bir keşif kolunun pusuya düşürülmesi.Sonuçları:1.Her iki tarafta savaşta üstünlük sağlayamadı.Önemi: Mute savaşı Bizans İmparatorluğu ile Müslümanlar arasında ilk savaştır.Mekke`nin Fethi (630)Bir süre sonra Mekkeliler iki kabile arasındaki mücadele taraf tutarak Hudeybiye Antlaşmasına uymadılar. Hz. Peygamber bu durumda , bir sefer için hazırlıklara başladı. Mekke civarındaki dağların arkasında ordugâhını kurduğu zaman on bin kişilik bir kuvveti vardı. Mekkeliler ordugâh kuruluna kadar müslümanların hareketinden haberdar olmamışlardı.Bu arada Mekke`nin en büyük reisi Ebu Süfyan müslüman keşif birliklerinin eline esir düştü. Hz. Peygamber müslüman olan Ebu Süfyan`ı ertesi günü serbest bıraktı. Bu sırada müslüman ordusu dört yönden Mekke`ye girmeye başladı. Ayrıca Ebu Süfyan , müslüman ordusunun büyüklüğünü anlatarak direnmenin faydasız olduğunu Mekkeliler`e söylemişti. Böylece Mekkeliler savaşmadan müslümanlara itaat ettiler.Hz. Pegamber şehre girdikten sonra Kâbe`ye gitti ve orada putları kırdırdı. Düşmanları ve eski Hemşerilerine büyük bir alçak gönüllülükle konuşarak “ Hepiniz Hürsünüz “ dedi. Bu sözlerin Mekkeliler üzerinde büyük etkisi oldu. Kendiliklerinden islam dinini kabul ettiler.
Hz. Muhammed`in Hayatı ve Peygamberliği Kureyş kabilesinden olan Hz. Muhammed , 571 yılında Mekke`de doğdu. Annesi Amine , babası Abdullah idi. Doğmadan önce babasını , çocuk yaşta annesini kaybetti. Önce dedesi Abdulmuttalip ,sonrada amcası Ebu Talip tarafından himaye edildi. Gençlik yaşlarında ticaretle meşgul oldu ve bu sayede Arabistan `ın birçok yerini tanımaya imkan buldu. Ahlâki ve dürüstlüğünden dolayı kendisine “ Muhammed`ül Emin “ dendi. 25 yaşında iken Hz. Hatice ile evlendi. 40 yaşında kendisine ilk vahiy geldi.Hz. Muhammed`e Cebrail adlı melek tarafından gönderilen ilk ayette “ Oku! Yaradan Rabbinin adıyla oku “ denilmekte idi. Hz. Muhammed `e ilk inananlar Hz. Hatice , Hz. Ebubekir , Hz. Ali , Hz. Zeyd ve Hz. Osman `dır. İslamiyeti kabul edenlerin sayısı zamanla arttı. Müşrikler ( putperestler) hemen islamiyete ve Müslümanlara karşı cephe aldılar, onlara baskı uygulamaya başladılar.**__! İslam`da köle- efendi ayrımı olmadığından Mekke`nin ileri gelenleri mevki ve nüfuslarını yitirmekten endişelendirler.İslam`da “ tevhid “ inancının Arapların “ atamızın dini “ dedikleri , putperesliği ortadan kaldıracağından kaygılandılar.Müslümanlara yapılan baskı ve zulüm artınca Hz. Peygamber bazı müslümanların Habeşistan`a göç etmelerine müsaade etti (619).**__! Habeşistan hükümdarı Hristiyan olup adaletiyle tanınan biri idi.**__! Bu olay islam tarihinde ilk hicret olayıdır. İki halife halinde yapılmıştır.İslamiyet , Mekke dışında Kâbe `yi ziyarete gelenler arasında da yayıldı. Müslüman olan Medineliler, Akabe denilen yerde Hz. Peygamber`e bağlılık sözü verdiler. Buna “ I. Akabe Biatı “ denilmişti.Medineli müslümanlardan daha büyük bir topluluk , 622 senesinde Akabe `de Hz. Peygamber`e bağlılıklarını yenilediler (II. Akabe Biatı). Onu Medine`ye davet ettiler. Bu durum Müslümanların Medine`ye hicretinde etkili olmuştu.Müşriklerin müslümanlara yaptıkları eziyet artık dayanılmaz hale gelmişti. Kureyş `in ( müşrikler) zulmünden kurtulup dinlerini serbestçe yaşabilmek için Müslümanlar Hz. Peygamber`in izniyle Mekke`de Medine`ye göç ettiler. En son hicret edenler ise, Hz. Peygamber ve yakın arkadaşı Hz. Ebubekir oldu.(622).İslam tarihinin en önemli dönüm noktalarından birisi olan Hicret olayı üzerine , Müslümanlar rahat bir nefes aldılar. Hz. Peygamber, Medinelilerle (yahudiler dahil) bir sözleşme yaptı. Tarihe “ Medine Sözleşmesi “ diye geçmiş olan bu bölgede , Hz. Muhammed , Müslümanlar ve Yahudilerin karşılıklı .... ve vazifeleri belirtilmekte idi. Buna göre Yahudiler , din ve ibadetlerinde serbest olacaklar , Medine `ye bir düşman saldırısı olursa müslümanlarla birlikte şehri savunacaklardı.**__! Hicret , Hz. Ömer zamanında kabul edilen Hicri takvimin başlangıç senesi olmuştur.Türkler islamiyette girdikten sonra Hicri Takvimi kullanmaya başlamışlardır.Hz. Peygamber , Medine `de ilk islam Devleti`ni kurdu. Kurduğu devlete “ Medine Site Devleti “ denilmişti.Hicretin Sonuçları1_ Müslümanlar Putperest ayakların baskısından kurtulmuştur.2_İslam inkilâbının başlangıcı olmuştur.3_Mekkelilerin Müslümanlar üzerindeki baskıları sona ermiş ve islamiyetin yayılması hızlanmıştır. Ensar ile Muhacir kardeş ilan edilmiştir. Hicretin yapıldığı yıl hicri takvimin başlangıcı ilan edildi.2. Medine`deki Yahudilerin bir kısmı Mekkelilerle iş birliği yaptığı için Hz. Muahmmed tarafından Medine `den çıkarılmıştır.3. Müslümaların morali ve gücü arttı.4. Müslümanlar bol miktarda ganimet elde ettiler.*İslam savaşı hukukunun esasını teşkil eder.Ganimetlerin beşte biri devlet hazinesi için ayrıldı, kalanı savaşlara taksim edildi. Bu esas, sonraki islam devletlerinde de uygulanmıştır.2. Mekkeliler`in müslümanlar üzerine düzenledikleri son saldırı olmuştur.3. Bu savaştan sonra mekkeliler savunmaya, Müslümanlar taaruza geçmişlerdir.Hudeybiye ANTLAŞMASI (628)Müslümanlar hac yapmak için 1500 kişilik topluluk ile Mekke`ye doğru hareket ettiler. Bunu savaş olarak değerlendiren Mekke ise savaşa hazırlıklı idi. Mekke yakınlarında Hudeybiye denilen yerde iki taraf görüşmeler sonunda antlaşmaya vardılar. ( Zira müslümanların bir barış ortamına ihtiyaçları vardı.) Bunu Hedeybiye Antlaşması denir.(628) Görünüşte Antlaşma maddelerinin bazıları Müslümanların aleyhindedir.Bunlar:1. Her iki taraf 10 yıl boyunca birbirleriyle savaş yapmayacak. 2. Bu yıl hac olmayacak , ertesi yıl Müslümanlar hac edebilecek , Mekkeliler hac sırasında 3 gün şehri boşaltacaklardır.3. Müslümanlarla Mekkelilerin istedikleri kabileler ile ittifak yapabilecekler.4. Reşid olmadan islamiyeti seçen Mekkeliler Medine`ye alınmayacak , Mekke`ye iade edileceklerdir.5. Medine`den Mekke`ye geri dönmek isteyenlere Medine İslam Devleti karışmayacak.6. Hiç kimsenin canına ve malına zarar verilmeyecek himayeleri altında bulunan kabilelere askeri yardım yapılmayacaktır.Sonuçları:1. Müslümanların siyasi bir varlık olarak imzaladıkları ilk antlaşmadır.2. Kureyşliler müslümanların bir güç olarak resmen bu bölge ile tanıdılar.3. İlk bakışta müslümanların aleyhinde görünüyorsa da daha sonra elihe döndü.4. Müslümanlar güney sınırlarını güvence altına aldılar.5. Mekke`nin önde gelen komutan ve siyasi liderlerrri silam dinine girdiler.6. Her iki tarafın eşit haklara sahip olduğu bu belgeyle ortaya çıktı.7. Taraflar arasındaki sert düşmanca tavırlar yumuşamış, sosyal ve ticari ilişkiler artmıştır.8. Hudeybiye , Müslümanların askeri başarılarının en açık bir yazılı belgesi olmuştur.Hayber`in Fethi (629) –(Hayber Kalesi)Hayber Yahudileri Mekkelilerle iş birliği yaparak Müslümanlar için devamlı bir tehlike oluşturuyorlardı.Hz. Peygamber bu tehlikeden kurtulmak için hemen harekete geçti ve beraberindeki bin beş yüz Müslümanla Hayber Kalesini Kuşattı.Hayberliler Hz. Peygamber`in hızlı hareketi nedeniyle kuşatma için hazırlık yapamamışlardı. Bu yüzden daha fazla direnmeden teslim oldular. Sonuçta Hz. Peygamber tarımdan elde ettikleri ürünlerin yarısını vermeleri şartıyla Yahudilere topraklarını geri verdi.(629).Hz. Peygamber ve Müslüman Hudeybiye`den bir yıl sonra , antlaşmanın tanıdığı hakka dayanarak Kâbe`yi ve Mekke`yi ziyaret ettiler.Mute SAVAŞI (629)Nedenleri:1. Bizans`a bağlı Gassani kralının islam elçisinin öldürmesi2. Müslümanlardan oluşan bir keşif kolunun pusuya düşürülmesi.Sonuçları:1.Her iki tarafta savaşta üstünlük sağlayamadı.Önemi: Mute savaşı Bizans İmparatorluğu ile Müslümanlar arasında ilk savaştır.Mekke`nin Fethi (630)Bir süre sonra Mekkeliler iki kabile arasındaki mücadele taraf tutarak Hudeybiye Antlaşmasına uymadılar. Hz. Peygamber bu durumda , bir sefer için hazırlıklara başladı. Mekke civarındaki dağların arkasında ordugâhını kurduğu zaman on bin kişilik bir kuvveti vardı. Mekkeliler ordugâh kuruluna kadar müslümanların hareketinden haberdar olmamışlardı.Bu arada Mekke`nin en büyük reisi Ebu Süfyan müslüman keşif birliklerinin eline esir düştü. Hz. Peygamber müslüman olan Ebu Süfyan`ı ertesi günü serbest bıraktı. Bu sırada müslüman ordusu dört yönden Mekke`ye girmeye başladı. Ayrıca Ebu Süfyan , müslüman ordusunun büyüklüğünü anlatarak direnmenin faydasız olduğunu Mekkeliler`e söylemişti. Böylece Mekkeliler savaşmadan müslümanlara itaat ettiler.Hz. Pegamber şehre girdikten sonra Kâbe`ye gitti ve orada putları kırdırdı. Düşmanları ve eski Hemşerilerine büyük bir alçak gönüllülükle konuşarak “ Hepiniz Hürsünüz “ dedi. Bu sözlerin Mekkeliler üzerinde büyük etkisi oldu. Kendiliklerinden islam dinini kabul ettiler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)