21 Ağustos 2007 Salı

OĞLUMUN ZEHRA İLK YAZ GECESİNDE KUMRUDA YAPTIĞIM KONUŞMA

Sayın misafirlerimiz sevgili kumrulular bizleri buraya davet etiğiniz için özel çocuk sahibi tüm veliler adına çok teşekkür ediyorum.bu çocuklarımızında hayat dolu olduklarını eğitilince neler yapabildiklerini sizlere gösterecekler.baştada belirttiğim gibi bunlar engelli veya özürlü çocuklar değil cenabı Allahın bizlere gönderdikleri birer özel çocuklar birer melek.bizler birer özel çocuk aileleri olarak sizlerdende isteğimiz bu çocuklarımıza hor bakmamanız.onlarıda aranıza almanız.fatsaya bu merkez açıldığından beri bu üçüncü özel çocuklar eğlencesi.ve hepsinde şu konuyu özellikle belirttim.bazı aileler var.özel çocuk sahibi.ben bizzat şahit oldum.çocuklarını çevrenin etkisiyle evlere hapsediyorlar. dışarı çıkarıp gezdirmeye utanıyorlar.insan kendi çocuğundan utanırmı.ne biliyorsun seni aşağılayan o ailenin sapasağlam çocuklarınında bir gün engelli adayı olmayacağını.sizlere sesleniyorum çocuklarınızla gurur duyun.göğsünüzü gere gere onları hayata bağlayın.ben hep öyle yaptım oğlumla her zaman gurur duydum.o benim her şeyim .onsuz bir dünya düşünemez oldum.nereye gittiysem yanımdan ayırmadım.onsuz gezmedim onsuz yemedim.ve karşılığınıda aldım.şunu unutmayın her zaman sağlam bir kişi bile birgün özürlü adayı olabilir . internetten aldığım iki sağlam kişinin sakatlar derneğine gönderdiği mektup ve şiiri sizlerle paylaşmak istedim.
22 yaşındaki Şevket Çavdar, Türkiye Sakatlar Derneği'ne gönderdiği mektupta duygularını şöyle anlatıyor: "1998 yılında İstanbul'da aileme yardım etmek için inşaatta çalışırken elektrik akımına kapılarak iki kolumu ve bacağımı kaybettim. O günden sonra hayata hep tutunmaya çalıştım, ama tutunacak bir kolum bile yoktu. Ama kalbim vardı, böyle de yaşanıyordu. Yaşamdan kaçmamak gerekiyordu, inadına yaşamak gerekiyordu." 48 yaşındaki Ekrem Altıntaş ise, banka memuru iken geçirdiği trafik kazası sonucu iki ayağını kaybetmenin üzüntüsünü dile getirdiği şiirinde kaybettiği ayakları için bak ne diyor., "Bir zamanlar koşardınız, ara sıra kaçardınız, neden beni boşladınız, benim canım ayaklarım". Birde sizlere engelli iki bacağı olmayan sonra suni takma bacak takılan bir genç kızımızın mektubunu okumak istiyorum.
dün gece yatağımdan, tavandaki yıldızları seyrettim.. artık onların da yapmışlar sunisini... oysa ben hep gerçek yıldızları izleyebileceğim geceler istemiştim... anlatırlardı ... " bizim köyde damlarda yatarız yaz geceleri... yıldızlar o kadar güzeldir ki..." imrenirdim... hiç olmadı benim gidebileceğim bir köyüm, damında yatabileceğim iki katlı küçük, şirin bir evim... çocukluğumda dizlerim kanamadı benim hiç, dut ağaçlarına tırmanamadım, elimde salça ekmek saklambaç oynayamadım bahçelerde.. pencere kenarlarında geçen günlerdi hayatımın en yaşanılması gereken yılları...yaşayamadım... ağlamazdım üzülmesinler diye, isyan edemezdim canları yanmasın diye.. ben hiç çocuk olmadım ki....kulaklarımın sağır olmasını istediğm zamanlar oldu, dışarıdan gelen cıvıl cıvıl seslere dayanamadığım günlerde....büyüdüm, bir tarafım hep yaşanmamış çocukluğumla başbaşa...dün gece yatağımdan tavandaki yıldızları seyrettim, artık onlarında yapmışlar sunisini...tıpkı benim de iki bacağım gibi.

engellerle yaşamak zor diyor bizleri buraya davet ettiğniz bu güzel imkanları sunduğunuz için tüm veliler adına tekrar çok çok teşekkür ediyor fatsaya böyle eşsiz bir merkezi bütün zorluklara göğüs gererek kazandırdığı için kendiside özel çocuk sahibi olan izzet hülür bey ve eşine de çok çok teşekkür ediyorum. yolunuz hep güzelliklerle engelsiz bir şekilde açık olsun.

Hiç yorum yok: