29 Ağustos 2007 Çarşamba

28 Ağustos 2007 Salı

ALTERNATİF KAMP FATSA KAMPINI TAMAMLADI


ALTERNATİF KAMP FATSA DA KAMPI TAMAMLADI.

Ayder derneği tarafından ,Eğitim uygulama zihinsel engelliler okulu müdüre si Serpil AKÇA girişimleri sonucu 2 Temmuz da Fatsa ya kurulan Alternatif kamp,son grubu 20 Ağustosta gönderdi.Amasya,İstanbul;samsun,ordu ve Fatsa kumrudan olmak üzere daha çok görme engellileri ağırlayan kampın ,ilk haftasında Fatsa dan zihinsel engelli çocuklar misafir oldular.kampın Fatsa da kurulması ilçenin tanınması açısından çok katkıları oldu.kampın son günlerinde kampa emeği geçenlere sertifika verildi.Kampta gönüllü olarak çalışan Türkiyenin çeşitli illerinden gelen üniversite öğrencileri kamptan ayrılırken göz yaşlarını tutamadılar.
Fatsa Devlet Hastanesi tarafından kampta sağlık memuru olarak görevlendirilen Hüseyin ÖZTÜRK kamp hakkında duygularını şu cümlelerle aktardı: Kapatın gözlerinizi ve düşünün engelli bir birey ile yaşadığınızı.Yürüme engelLİ ÇOCUĞUNUZ olduğunu düşünün. Yürüyemiyor, koşamıyor hatta kendi işlerinizi bile yapamıyor. Yani, hep birilerinin yardımına ihtiyacınız var.KonuşamaYAN ve duyamaYAN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Bir şeyler söylemek istiyor olmuyor, sesi çıkmıyor. Birileri ONLARA bir şeyler söylüyor ama duyamıyor Duyamadığını da söyleyemiyor. KarşıDakiNİ yanlış anlıyor, size kızıyor. Üzülüyorsunuz ama elinizden bir şey gelmiyor.GöremeYEN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Hazır gözleriniz kapalıyken, biraz deneme yapın. Bir şeyler yapmaya çalışın gözleriniz kapalıyken, etrafınızdaki nesnelere çarpmamaya çalışarak. Karanlığın, insana güvensizlik verdiğini hissedin. Her an, başınıza gelebilecek tehlikeleri göremediğinizi düşünün. Sonra görme engelli ÇOCUKLARIN bu korkuları, bu duyguları hayatları boyunca hissederek yaşadıklarını düşünün.Ya da fiziksel olarak sağlıklı OLAN ama zihinsel olarak problemli olAN BİR ÇOCUĞUNUZU düşünün. Anlamıyor. ONA söylenenleri anlamıyor. Bakkala gitmeyi beceremiyor. Otobüse yalnız binemiyor hatta yalnız dışarı çıkamıyor. Çünkü yalnız çıkarsa kaybolabilir.Zor değil mi? ÇOK ZOR.Hayat insanlara çok şeyler tattırır diyorlar…Gerçekten de öyle. Ben yıllık izindeyken başhekimin sayın Dr. Alaettin Arıkan tarafından iznimi kesip kampta görevlendirildim. 2 Temmuz’da kampa katıldım. İlk önce biraz izledim, izleyici olarak katıldım. Ama şu bir gerçek kampın havası o kadar değişik ki anlatamam. Engellilerle yaşamak, onların havasını beraber tenefüs etmek o kadar güzel ve zevkli bir yaşam olamaz. Onlarla beraber olalı, kamp çıkışı sanki dışarıdaki insanları da birer engelli olarak görmeye başladım. Kendimi o kadar bu özel birbirinden farklı insanlara kaptırmışım ki anlatamam. Onlara hizmet etmek bence dünyanın en güzel işi.Özel insanlar sizi çok seviyorum.onlara hizmet etmeme benimle beraber bana yardımcı olan eşime ablam gibi sevdiğim zaten ablamda olan zeliha Becioğluna,çamaş gezisinde bana destek veren çamaş belediye başkanı mahmut ayparçasına çalışanı leyla çıtıra zehra ilkyaz sahibi izzet hülür beye şöforu özcan yılmaz a hastane müdür yardımcıları veysel ÖZGEN ve Mustafa GÜLTİKEN e ayrıca Alternative Camp’ın Fatsa’mıza kazandırılmasında emeği geçen herkese, Alternative Camp’a, Fatsa Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi okul müdüresi serpil akça ya, kampımızın yaşaması için sponsor olanlara ve beni kampta görevlendiren başhekimin Alaattin Arıkan’a çok ama çok teşekkür ediyorum.

26 Ağustos 2007 Pazar

ENGELLERİ ORTADAN KALDIRALIM


HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZMÜ KENDİNİZİ ENGELLİ OLARAK VEYA ENGELLİ ÖZEL ÇOCUKLAR SAHİBİ OLARAK.BİR ÖMÜR BOYU DEĞİL SADECE İKİ DAKİKALIĞINA BİR DÜŞÜNÜN BAKALIM………………
Siz hiç dış dünyayla irtibat kuramayan, iç dünyasında yalnızlık oyunu oynayan biri gördünüz mü?Siz hiç oturma çağını ya da yürüme çağını geçtiği halde oturamayan, yürüyemeyen birini gördünüz mü?Siz hiç konuşamayan, derdini anlatamadığı için alay konusu olan birini gördünüz mü?Siz hiç göremediği için karanlık bir dünyada yaşayan, alay edilen hatta taciz edilen birini gördünüz mü?Siz hiç yaşıtlarının anladığını anlayamayan, onlardan daha geç anladığı için bu durumun üzüntüsünü yaşayan birini gördünüz mü?Siz hiç hareketlerini kontrol edemediği için sallanarak yürüyen, ama sağlıklı insanların deli diyerek korkup kaçtığı birini gördünüz mü?Siz hiç en olmadık yerlerde (sokakta-otobüste) sara-epilepsi nöbeti geçirip kaskatı olan, çırpınan, etrafındaki insanları ne yapacaklarını bilemez hale getiren birini gördünüz mü?Bu saydıklarımdan birini ya da birkaçını mutlaka görmüşsünüzdür.İŞTE BİZLER HEP BUNLARIN İÇİNDEYİZ.FAKAT SİZLER Şimdiye kadar görmediyseniz, dışarı çıktığınızda etrafınıza dikkatle baktığınızda mutlaka görürsünüz. Şimdi SİZLERDEN İSTEĞİM bir dakikanızı bana ayırmanız. Sadece bir dakikanızı.BİR ÖMÜR BOYU DEĞİLKapatın gözlerinizi ve bu insanlar gibi bir engeliniz VEYA BİR ÇOCUĞUNUZ olduğunu düşünün.Yürüme engelLİ ÇOCUĞUNUZ olduğunu düşünün. Yürüyemiyor, koşamıyor hatta kendi işlerinizi bile yapamıyor. Yani, hep birilerinin yardımına ihtiyacınız var.KonuşamaYAN ve duyamaYAN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Bir şeyler söylemek istiyor olmuyor, sesi çıkmıyor. Birileri ONLARA bir şeyler söylüyor ama duyamıyor Duyamadığını da söyleyemiyor. KarşıDakiNİ yanlış anlıyor, size kızıyor. Üzülüyorsunuz ama elinizden bir şey gelmiyor.GöremeYEN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Hazır gözleriniz kapalıyken, biraz deneme yapın. Bir şeyler yapmaya çalışın gözleriniz kapalıyken, etrafınızdaki nesnelere çarpmamaya çalışarak. Karanlığın, insana güvensizlik verdiğini hissedin. Her an, başınıza gelebilecek tehlikeleri göremediğinizi düşünün. Sonra görme engelli ÇOCUKLARIN bu korkuları, bu duyguları hayatları boyunca hissederek yaşadıklarını düşünün.Ya da fiziksel olarak sağlıklı OLAN ama zihinsel olarak problemli olAN BİR ÇOCUĞUNUZU düşünün. Anlamıyor. ONA söylenenleri anlamıyor. Bakkala gitmeyi beceremiyor. Otobüse yalnız binemiyor hatta yalnız dışarı çıkamıyor. Çünkü yalnız çıkarsa kaybolabilir.Zor değil mi? ÇOK ZOR.Bir dakika böyle olmak bile zorken, engelli ÇOCUKLAR VE insanlar hayatları boyunca engelleriyle yaşamak zorundalar, onların hayatlarını bir nebze olsun kolaylaştırmaksa siz sağlıklı insanların ellerinde.HEP ONLARIN YANINDA OLUN .ONLARI HOR GÖRMEYİN.ÇÜNKÜ SAĞLAM KİŞLER BİLE HER AN ÖZÜRLÜ ADAYIDIR.SİZLERE BU KONUDA BİR ÖRNEK VERECEĞİM. 22 yaşındaki Şevket Çavdar, Türkiye Sakatlar Derneği'ne gönderdiği mektupta duygularını şöyle anlatıyor: "1998 yılında İstanbul'da aileme yardım etmek için inşaatta çalışırken elektrik akımına kapılarak iki kolumu ve bacağımı kaybettim. O günden sonra hayata hep tutunmaya çalıştım, ama tutunacak bir kolum bile yoktu. Ama kalbim vardı, böyle de yaşanıyordu. Yaşamdan kaçmamak gerekiyordu, inadına yaşamak gerekiyordu." SİZ ÇOK DEĞERLİ

ÖZEL ÇOCUKLAR AİLELERİ.BEN VE EŞİMDE İÇİNDE OLMAK ŞARTIYLA…….BU ÇOCUKLAR İÇİN İSYAN ETMEYELİM.CENABI ALLAH BU ÇOCUKLARI KİMLERE GÖNDERİYORMUŞ BİLİYORMUSUNUZ.BU ÇOCUKLARI SAHİPLENEBİLENE BU ÇOCUKLARI KORUYABİLENE BUNLARI ÇOK SEVEBİLENLERE BUNLARA BAKABİLECEK KONUMDA OLANLARA MÜKAFAT OALRAK GÖNDERİRMİŞ.BİZLERDE BU MÜKAFATLARI ELİMİZDEN GELDİĞİ KADAR KORUYALIM ONLARDAN ÇEKİNMEYELİM,UTANMAYALIM.ONLAR BİRER MELEK.KENDİ ŞAHSIMA SÖYLÜYORUM BEN OĞLUMSUZ BİR DÜNYA DÜŞÜNEMEZ OLDUM.O BENİM HERŞEYİM.YEMEĞİM SUYUM NEFES ALIŞIM.ONSUZ BU DÜNYANIN NE ZEVKİ OLUR.EŞİMLE BERABER ONUN ÇOK SEVDİĞİ FAKAT HASTALIĞINDAN DOLAYI YİYEMEDİĞİ YİYECEKLERİ EVİMİZE SOKMADIK.ONSUZ BİR ÖZEL EĞLENCEYE YEMEĞE BİLE GİTMEDİK.O OLMADIĞI ZAMAN HEP ONU BEKLEDİK.BERABER EĞLENDİK BERABER YEDİK.SENİ ÇOK SEVİYORUM OĞLUM… BEN VE AİLEN VAR OLDUKCA BÜTÜN ENGELLERİNİ ORTADAN KALDIRACAĞIZ
.

ENGELLİLERLE YAŞAMAK VE ALTERNATİF KAMP



Kapatın gözlerinizi ve düşünün engelli bir birey ile yaşadığınızı.Yürüme engelLİ ÇOCUĞUNUZ olduğunu düşünün. Yürüyemiyor, koşamıyor hatta kendi işlerinizi bile yapamıyor. Yani, hep birilerinin yardımına ihtiyacınız var.KonuşamaYAN ve duyamaYAN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Bir şeyler söylemek istiyor olmuyor, sesi çıkmıyor. Birileri ONLARA bir şeyler söylüyor ama duyamıyor Duyamadığını da söyleyemiyor. KarşıDakiNİ yanlış anlıyor, size kızıyor. Üzülüyorsunuz ama elinizden bir şey gelmiyor.GöremeYEN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Hazır gözleriniz kapalıyken, biraz deneme yapın. Bir şeyler yapmaya çalışın gözleriniz kapalıyken, etrafınızdaki nesnelere çarpmamaya çalışarak. Karanlığın, insana güvensizlik verdiğini hissedin. Her an, başınıza gelebilecek tehlikeleri göremediğinizi düşünün. Sonra görme engelli ÇOCUKLARIN bu korkuları, bu duyguları hayatları boyunca hissederek yaşadıklarını düşünün.Ya da fiziksel olarak sağlıklı OLAN ama zihinsel olarak problemli olAN BİR ÇOCUĞUNUZU düşünün. Anlamıyor. ONA söylenenleri anlamıyor. Bakkala gitmeyi beceremiyor. Otobüse yalnız binemiyor hatta yalnız dışarı çıkamıyor. Çünkü yalnız çıkarsa kaybolabilir.Zor değil mi? ÇOK ZOR.Hayat insanlara çok şeyler tattırır diyorlar…Gerçekten de öyle. Ben yıllık izindeyken başhekimin sayın Dr. Alaettin Arıkan tarafından iznimi kesip kampta görevlendirildim. 2 Temmuz’da kampa katıldım. İlk önce biraz izledim, izleyici olarak katıldım. Ama şu bir gerçek kampın havası o kadar değişik ki anlatamam. Engellilerle yaşamak, onların havasını beraber tenefüs etmek o kadar güzel ve zevkli bir yaşam olamaz. Onlarla beraber olalı, kamp çıkışı sanki dışarıdaki insanları da birer engelli olarak görmeye başladım. Kendimi o kadar bu özel birbirinden farklı insanlara kaptırmışım ki anlatamam. Onlara hizmet etmek bence dünyanın en güzel işi.Özel insanlar sizi çok seviyorum.onlara hizmet etmeme benimle beraber bana yardımcı olan eşime ablam gibi sevdiğim zaten ablamda olan zeliha Becioğluna,çamaş gezisinde bana destek veren çamaş belediye başkanı mahmut ayparçasına çalışanı leyla çıtıra zehra ilkyaz sahibi izzet hülür beye şöforu özcan yılmaz a hastane müdür yardımcıları veysel ÖZGEN ve Mustafa GÜLTİKEN e ayrıca Alternative Camp’ın Fatsa’mıza kazandırılmasında emeği geçen herkese, Alternative Camp’a, Fatsa Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi okul müdüresi serpil akça ya, kampımızın yaşaması için sponsor olanlara ve beni kampta görevlendiren başhekimin Alaattin Arıkan’a çok ama çok teşekkür ediyorum. Ve sizler gönüllü arkadaşlarım; Esin, Rahime, Yavuz, Türkiş Mustafa, Koreli Mustafa, Koreli Ayşe, Koreli Leyla, Koreli Kemal, Koreli Memet, Efe, Gülay ve Alternative Camp’ın sorumlusu Nehir, sizleri tanıdığım için kendimi çok şanslı görüyorum. Sizleri fatsa hiç unutmayacak.

21 Ağustos 2007 Salı

SÜNNET OLMAK İSTEYEN ÇOCUKLAR

SAĞLIK MEMURUNDAN AĞRISIZ CERRAHİ SÜNNET YAPILIR.
SAĞLIK MEMURU



HÜSEYİN ÖZTÜRK


ADRES.FATSA DEVLET HASTANESİ ACİL SERVİS
TEL:ÇAMAŞ-4812071
CEP:0 505 6865865

ARAYIN HEMEN GELELİM

OĞLUMUN ANNESİ İÇİN İNTERNETTEN İNDİRDİĞİ ŞİİRİ

Anne
Ben ne idim! anne bir damla suydumSenle nefes aldım hayat buldumHani elin karnında seslendinya banaAnne o zaman bile sesini duydumUzun geçeler bekledin bir sançıylaDokuz'ay bende yandım yakardımSende biliyorsun ya anneBende seninle sançılandım.Aylar sonra soguk bir kış günü Bir başka elde gözümü açtımSaga,sola baktım seni göremedimİşte anne ilk o zaman agladım.Geçeyi,ayırt edemedim gündüz sandımAcıktım söyleyemedim,vede susadımGözlerine bakıp bakıp agladımSen olmasaydın,anne ben ne yapardımEmeklemek kolaydı sürünerek yerdeHep elimden tuttun ayaga diktinVarmıydı ayakta durmaya güçümSen olmasan söyle nasıl yürürdümBir gün elimde kalem okulaNe yalan söyleyim sıkıla,sıkılaOku ve adam ol dedin banaNe demek istedigini şimdi anladım.Kamuflaj giydim asker oldumÖgrettigin gibi dimdik durdumVatanı namus bildim nöbet tuttumAma vade yetmedi ölemedim anneHergün yemedin yedirdinSen hep eskiler giyerdinBana ne güzelşeyler verdinUnutmadım,unutamam anneSen olmadan ben bir hiçtimMutlulugu senin gözlerinden içtimSen benim ugruma hayatından geçtinBen seni mutlu edebildim mi?anneNasıl anlatsam seni bitmiyorKalpden geçiyor kalem yetmiyorSözler aciz,gücüm kalmıyorTarifi olmayan nasıl sevgidir bu anneİki çihanda'da ödemeyemem hakkınıSenin duan olmadan alamam muradımıKalbime altın harflerle yazdım adınıSende helal et bana olan hakkını anne.İREM CAN ÖZTÜRK ANNESİNİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYOR

İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI

İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI
Hz. Muhammed`in Hayatı ve Peygamberliği Kureyş kabilesinden olan Hz. Muhammed , 571 yılında Mekke`de doğdu. Annesi Amine , babası Abdullah idi. Doğmadan önce babasını , çocuk yaşta annesini kaybetti. Önce dedesi Abdulmuttalip ,sonrada amcası Ebu Talip tarafından himaye edildi. Gençlik yaşlarında ticaretle meşgul oldu ve bu sayede Arabistan `ın birçok yerini tanımaya imkan buldu. Ahlâki ve dürüstlüğünden dolayı kendisine “ Muhammed`ül Emin “ dendi. 25 yaşında iken Hz. Hatice ile evlendi. 40 yaşında kendisine ilk vahiy geldi.Hz. Muhammed`e Cebrail adlı melek tarafından gönderilen ilk ayette “ Oku! Yaradan Rabbinin adıyla oku “ denilmekte idi. Hz. Muhammed `e ilk inananlar Hz. Hatice , Hz. Ebubekir , Hz. Ali , Hz. Zeyd ve Hz. Osman `dır. İslamiyeti kabul edenlerin sayısı zamanla arttı. Müşrikler ( putperestler) hemen islamiyete ve Müslümanlara karşı cephe aldılar, onlara baskı uygulamaya başladılar.**__! İslam`da köle- efendi ayrımı olmadığından Mekke`nin ileri gelenleri mevki ve nüfuslarını yitirmekten endişelendirler.İslam`da “ tevhid “ inancının Arapların “ atamızın dini “ dedikleri , putperesliği ortadan kaldıracağından kaygılandılar.Müslümanlara yapılan baskı ve zulüm artınca Hz. Peygamber bazı müslümanların Habeşistan`a göç etmelerine müsaade etti (619).**__! Habeşistan hükümdarı Hristiyan olup adaletiyle tanınan biri idi.**__! Bu olay islam tarihinde ilk hicret olayıdır. İki halife halinde yapılmıştır.İslamiyet , Mekke dışında Kâbe `yi ziyarete gelenler arasında da yayıldı. Müslüman olan Medineliler, Akabe denilen yerde Hz. Peygamber`e bağlılık sözü verdiler. Buna “ I. Akabe Biatı “ denilmişti.Medineli müslümanlardan daha büyük bir topluluk , 622 senesinde Akabe `de Hz. Peygamber`e bağlılıklarını yenilediler (II. Akabe Biatı). Onu Medine`ye davet ettiler. Bu durum Müslümanların Medine`ye hicretinde etkili olmuştu.Müşriklerin müslümanlara yaptıkları eziyet artık dayanılmaz hale gelmişti. Kureyş `in ( müşrikler) zulmünden kurtulup dinlerini serbestçe yaşabilmek için Müslümanlar Hz. Peygamber`in izniyle Mekke`de Medine`ye göç ettiler. En son hicret edenler ise, Hz. Peygamber ve yakın arkadaşı Hz. Ebubekir oldu.(622).İslam tarihinin en önemli dönüm noktalarından birisi olan Hicret olayı üzerine , Müslümanlar rahat bir nefes aldılar. Hz. Peygamber, Medinelilerle (yahudiler dahil) bir sözleşme yaptı. Tarihe “ Medine Sözleşmesi “ diye geçmiş olan bu bölgede , Hz. Muhammed , Müslümanlar ve Yahudilerin karşılıklı .... ve vazifeleri belirtilmekte idi. Buna göre Yahudiler , din ve ibadetlerinde serbest olacaklar , Medine `ye bir düşman saldırısı olursa müslümanlarla birlikte şehri savunacaklardı.**__! Hicret , Hz. Ömer zamanında kabul edilen Hicri takvimin başlangıç senesi olmuştur.Türkler islamiyette girdikten sonra Hicri Takvimi kullanmaya başlamışlardır.Hz. Peygamber , Medine `de ilk islam Devleti`ni kurdu. Kurduğu devlete “ Medine Site Devleti “ denilmişti.Hicretin Sonuçları1_ Müslümanlar Putperest ayakların baskısından kurtulmuştur.2_İslam inkilâbının başlangıcı olmuştur.3_Mekkelilerin Müslümanlar üzerindeki baskıları sona ermiş ve islamiyetin yayılması hızlanmıştır. Ensar ile Muhacir kardeş ilan edilmiştir. Hicretin yapıldığı yıl hicri takvimin başlangıcı ilan edildi.2. Medine`deki Yahudilerin bir kısmı Mekkelilerle iş birliği yaptığı için Hz. Muahmmed tarafından Medine `den çıkarılmıştır.3. Müslümaların morali ve gücü arttı.4. Müslümanlar bol miktarda ganimet elde ettiler.*İslam savaşı hukukunun esasını teşkil eder.Ganimetlerin beşte biri devlet hazinesi için ayrıldı, kalanı savaşlara taksim edildi. Bu esas, sonraki islam devletlerinde de uygulanmıştır.2. Mekkeliler`in müslümanlar üzerine düzenledikleri son saldırı olmuştur.3. Bu savaştan sonra mekkeliler savunmaya, Müslümanlar taaruza geçmişlerdir.Hudeybiye ANTLAŞMASI (628)Müslümanlar hac yapmak için 1500 kişilik topluluk ile Mekke`ye doğru hareket ettiler. Bunu savaş olarak değerlendiren Mekke ise savaşa hazırlıklı idi. Mekke yakınlarında Hudeybiye denilen yerde iki taraf görüşmeler sonunda antlaşmaya vardılar. ( Zira müslümanların bir barış ortamına ihtiyaçları vardı.) Bunu Hedeybiye Antlaşması denir.(628) Görünüşte Antlaşma maddelerinin bazıları Müslümanların aleyhindedir.Bunlar:1. Her iki taraf 10 yıl boyunca birbirleriyle savaş yapmayacak. 2. Bu yıl hac olmayacak , ertesi yıl Müslümanlar hac edebilecek , Mekkeliler hac sırasında 3 gün şehri boşaltacaklardır.3. Müslümanlarla Mekkelilerin istedikleri kabileler ile ittifak yapabilecekler.4. Reşid olmadan islamiyeti seçen Mekkeliler Medine`ye alınmayacak , Mekke`ye iade edileceklerdir.5. Medine`den Mekke`ye geri dönmek isteyenlere Medine İslam Devleti karışmayacak.6. Hiç kimsenin canına ve malına zarar verilmeyecek himayeleri altında bulunan kabilelere askeri yardım yapılmayacaktır.Sonuçları:1. Müslümanların siyasi bir varlık olarak imzaladıkları ilk antlaşmadır.2. Kureyşliler müslümanların bir güç olarak resmen bu bölge ile tanıdılar.3. İlk bakışta müslümanların aleyhinde görünüyorsa da daha sonra elihe döndü.4. Müslümanlar güney sınırlarını güvence altına aldılar.5. Mekke`nin önde gelen komutan ve siyasi liderlerrri silam dinine girdiler.6. Her iki tarafın eşit haklara sahip olduğu bu belgeyle ortaya çıktı.7. Taraflar arasındaki sert düşmanca tavırlar yumuşamış, sosyal ve ticari ilişkiler artmıştır.8. Hudeybiye , Müslümanların askeri başarılarının en açık bir yazılı belgesi olmuştur.Hayber`in Fethi (629) –(Hayber Kalesi)Hayber Yahudileri Mekkelilerle iş birliği yaparak Müslümanlar için devamlı bir tehlike oluşturuyorlardı.Hz. Peygamber bu tehlikeden kurtulmak için hemen harekete geçti ve beraberindeki bin beş yüz Müslümanla Hayber Kalesini Kuşattı.Hayberliler Hz. Peygamber`in hızlı hareketi nedeniyle kuşatma için hazırlık yapamamışlardı. Bu yüzden daha fazla direnmeden teslim oldular. Sonuçta Hz. Peygamber tarımdan elde ettikleri ürünlerin yarısını vermeleri şartıyla Yahudilere topraklarını geri verdi.(629).Hz. Peygamber ve Müslüman Hudeybiye`den bir yıl sonra , antlaşmanın tanıdığı hakka dayanarak Kâbe`yi ve Mekke`yi ziyaret ettiler.Mute SAVAŞI (629)Nedenleri:1. Bizans`a bağlı Gassani kralının islam elçisinin öldürmesi2. Müslümanlardan oluşan bir keşif kolunun pusuya düşürülmesi.Sonuçları:1.Her iki tarafta savaşta üstünlük sağlayamadı.Önemi: Mute savaşı Bizans İmparatorluğu ile Müslümanlar arasında ilk savaştır.Mekke`nin Fethi (630)Bir süre sonra Mekkeliler iki kabile arasındaki mücadele taraf tutarak Hudeybiye Antlaşmasına uymadılar. Hz. Peygamber bu durumda , bir sefer için hazırlıklara başladı. Mekke civarındaki dağların arkasında ordugâhını kurduğu zaman on bin kişilik bir kuvveti vardı. Mekkeliler ordugâh kuruluna kadar müslümanların hareketinden haberdar olmamışlardı.Bu arada Mekke`nin en büyük reisi Ebu Süfyan müslüman keşif birliklerinin eline esir düştü. Hz. Peygamber müslüman olan Ebu Süfyan`ı ertesi günü serbest bıraktı. Bu sırada müslüman ordusu dört yönden Mekke`ye girmeye başladı. Ayrıca Ebu Süfyan , müslüman ordusunun büyüklüğünü anlatarak direnmenin faydasız olduğunu Mekkeliler`e söylemişti. Böylece Mekkeliler savaşmadan müslümanlara itaat ettiler.Hz. Pegamber şehre girdikten sonra Kâbe`ye gitti ve orada putları kırdırdı. Düşmanları ve eski Hemşerilerine büyük bir alçak gönüllülükle konuşarak “ Hepiniz Hürsünüz “ dedi. Bu sözlerin Mekkeliler üzerinde büyük etkisi oldu. Kendiliklerinden islam dinini kabul ettiler.

OĞLUM İREMCAN IN SEVGİ ŞİİRLERİ DERLEMELERİ







  • AŞK VE SEVGİ/ YE DAİR BENDEN sevgi gül/ aşk diken sevgi iç deniz/ aşk okyanus sevgi meltem/ aşk tufan sevgi özenli/ aşk delişmen sevgi sabretmek/aşk sabırsız sevgi almadan vermek/ aşk bencil sevgi esirgemek/ aşk zirveye tırmanmak sevgi yüreğinde taşımak/ aşk yüreğin göğsü zorlaması sevgi sineye çekmek/ aşk haykırmak sevgi özlem/ aşk arsız bir dilenci sevgi o yoksa aç kalabilmek/ aşk erimek bitmek sevgi mutluluk/ aşk taşkın, lirik, huzursuz




    - ♥ HİCRAN DENİZİ •••Beklemek Bir kış mevsimi Hüzünlerin oynaştıgı Her yer buzul üşüyorum Ey aşk elimi tut Cözülsün Yüregimdeki sogukluk... •••Hicran denizi Güven sandalım hicran denizinde yol alır Tut ellerimden cıkar beni ufuklarına ey sevgili Lal olan kan kırmızı aşkın şarabından içir Gün ışıgı vurmamış eylül gecesi simsiyah gözlerimden Devşir aşkın en duru buselerini Sonbahar rüzgarı degmesin düşmesin en son yapragım Aşkı soluyan tutkulu her mevsim çiçek acar gül agacım Bir muamma aşk insanı yakan cetrefilli Nedir diye sorma Onun adı sevgi...




    ANLIYOR MUSUN SEVGİLİ Aşk diyordum ya sevgili Aşk hissettiğin kadarmış Tabiatın kanunu iklimler gibi İlkbaharı-Sonbaharıda varmış Aşk diyordum ya sevgili tavşan kanı çay kıvamında son sıgara içimi tadında Çiğerlerine kadarmış Aşk diyordum ya sevgili Yaşananın toplamı bir karede saklı






    İİNADINA SEVGİ İNADINA AŞK İlaç diye zehir sürse hekimler İnadına sevgi inadına aşk İdamıma hüküm verse hakimler İnadına sevgi inadına aşk Sevdalar tutuşsa ciğerim yaksa Silerim toprağa gözyaşım aksa Yerle gök birleşse kıyamet kopsa İnadına sevgi inadına aşk Bulutlar devrilip bir yana ağsa Bahtımın güneşi tersinden doğsa Cehalet celladı yüz kere boğsa İnadına sevgi inadına aşk Mecnun gibi ateş yaksam çöllere Gecelerim kurşun sıksa güllere Türkülerim esir olsa dillere İnadına sevgi inadına aşk



















    SEVGİLİ ŞİİR Yazmayı denedim sevgili sana, Şiirim olmuyor sevgiden ayrı. Kızmayı denedim sevgili sana, Dilim söz bilmiyor sevgiden ayrı. Sevgidir yediğim ekmeğim, aşım, Sevgiye vuruldu kadersiz başım, Sevgili şiirler oldu yoldaşım, İlham da gelmiyor sevgiden ayrı. Sevgisize söyle bana ne reva, Sevgisi alınmaz verse bedava, Sevgi çeşmesine tuttuğum kova, Dolmuyor, dolmuyor sevgiden ayrı. Sevgisi kalbime vurulan oktur, Sevgisiz yaşayan bir canlı yoktur, Ne ilaç yazdıysa sevgili doktor, Derdimi silmiyor sevgiden ayrı.



    AŞKINA AŞIK Aşkına aşık oldum Bir dedeyle ninenin Bu ne sevgi bu ne aşk! Gönlü kalır görenin Camiye gider dede Yollara düşer nine Bu ne sevgi,bu ne aşk! Nasip olsun bizede Ninenin heyranıyım Dedenin seyranıyım









    SEVGİ HEP ONBESİNDE onbes yasindaydi sevgi çilgin/delice/uçuk kaçik agliyordu/sevinçle düstügünde aklina dün gibi/bebek gibi kaniyordu sevgi doksan dokuz yara umarsiz/amansiz sevgili dedi/yar dedi ask/im dedi/costu her kaçamak bir kaçisti düsünmedi/otuzunda ak telleri saçinda akan yasi gözünde anne oldu ilk onbesinde aylar yillar cicim/sicim aksam sabah özlemleri huzur veren/bekleyisler akip giden yillarda onbesindeydi sevgi otuzunda düsünceli kirkinda ergin ellisinde çocuk kanayan/kirilgan/barisik



    28
    NAZAR EDER SEVGİLİ Sarı saçlarınla, yeşil gözlerin Saf tutmuşta, nazar eder sevgili Kırmızı dudağın, tatlı sözlerin Aşk dolmuşta, nazar eder sevgili Ömre zeval eder nazlı gülüşün Terkime yükünü yükler duruşun Şahin kıskandırır şu süzülüşün Kuş olmuşta, nazar eder sevgili Seherde çağlıyor çayların suyu Aman pek mi tatlı şu kızın huyu Öyle ise kurban olsun beş duyu Kalp hayranda, nazar eder sevgili Sabahtan uğradım gül açmış bağa Bir huzur vermedi ölmemiş sağa Fakirlik yüzünden aşk düştü dağa Yol kurbanda, nazar eder sevgili






    29
    ASLINDA BEN HEP YALNIZDIM! ! ! Benimle olduğunu düşünürken Yalnız olduğumun farkında olmamışım Bende ki, bir sevgili yaratıp Kendime sevgili sanmakmış Bende ki sadece kendimi kandırmakmış Ben avunmaların boşluğunda yuvarlanırken Sen çoğul meşklerin kollarında, sarhoş düşmüşsün sevgili İçtiğin aşk şarabının etkisiyle Yar koynunda sızmışsın Beni uzaklarda bilme sevgili Aklına gelirsem bir gün, Gönlünün hücresinde ara beni Senin zindanındayım, Bir mum ışığında aradığım umutlarım Sönüp yok olurken eriyen mumla Hep erteledin senli yarınlarımı, Umutlarım dünde kaldı Şimdi gördüğüm umutsuzluktur sevgili














    AYRILIĞA SEBEP Mİ YOK ........................'yalancı yârime' Öfke Sus artık İnciten sevgi değil İnciten sevgili Kâbus karanlıkla geldi Uyku karanlıkla gitti Sevgili karanlıkla yitti Karanlık zor şeymiş meğer








    31
    SEVGİ ÇEŞİTLEMELERİ... Dünyanın esası mayası İnsanlığın temeli özü Kuru kurak kıraç Gönüllere su götüren ırmaktır sevgi Kardeşiyle paylaşmaktır bir lokmayı Bilinmesidir varlık içinde her yokluğun Körkuyuya atan kardeşlerin affıdır sevgi 'Sarıl sen bana bir sarmaşık gibi Ayakta kal ve yaşa 'düşüncesidir Dolaşmaktır gurbet ellerde Sevdiklerine zarar vermemek için Sevgi paylaşmaktır Sevgi fedakarlıktır Sevgi anlamaktır Sevgi inanmaktır Sevgi dinlemektir Sevgi karşılık beklememektir







    KİSİR AŞK Bu aşk doğurmaz sevgili kisir kalir bizde zürüyetsiz kaliriz... Aşk dediğin, bol bol sevgi doğurmali aşk dediğin, hergün yeni heyecanlar yaratmali bizim aşkimiz kisir sevgili...
    DERLEYEN
    İREMCAN ÖZTÜRK
    DUMLUPINAR İLK.ÖĞR.OKULU

ZEHRA İLKYAZ REH.MERKEZİ GECESİ FATSADA YAPTIĞIM KONUŞMA METNİ

SAYIN KAYMAKAMIM SAYIN DAİRE AMİRLERİM SAYIN SİYASİ PARTİ TEMSİLCİLERİ SAYIN MİSAFİRLERİMİZ SİZ ÇOK DEĞERLİ ÖZEL ÇOCUK AİLERİ HEPİNİZE HOŞ GELDİNİZ DER BİZİMLE BU ÇOK ANLAMLI ŞÖLENİ PAYLAŞTIĞINIZ İÇİN ÇOK ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.

BU SENE ÜÇÜNCÜSÜ DÜZENLENEN ÖZEL ÇOCUKLAR ŞÖLENİNDE HER SENE OLDUĞU GİBİ YİNE VELİLER ADINA BANA KONUŞMA İMKANI VERDİKLERİ İÇİN ZEHRA İLK YAZ REHABİLİTASYON MERKEZİ YÖNETİMİNE SİZLERİN HUZURLARINDA ONLARADA ÇOK ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM.

HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZMÜ KENDİNİZİ ENGELLİ OLARAK VEYA ENGELLİ ÖZEL ÇOCUKLAR SAHİBİ OLARAK.BİR ÖMÜR BOYU DEĞİL SADECE İKİ DAKİKALIĞINA BİR DÜŞÜNÜN BAKALIM………………
Siz hiç dış dünyayla irtibat kuramayan, iç dünyasında yalnızlık oyunu oynayan biri gördünüz mü?Siz hiç oturma çağını ya da yürüme çağını geçtiği halde oturamayan, yürüyemeyen birini gördünüz mü?Siz hiç konuşamayan, derdini anlatamadığı için alay konusu olan birini gördünüz mü?Siz hiç göremediği için karanlık bir dünyada yaşayan, alay edilen hatta taciz edilen birini gördünüz mü?Siz hiç yaşıtlarının anladığını anlayamayan, onlardan daha geç anladığı için bu durumun üzüntüsünü yaşayan birini gördünüz mü?Siz hiç hareketlerini kontrol edemediği için sallanarak yürüyen, ama sağlıklı insanların deli diyerek korkup kaçtığı birini gördünüz mü?Siz hiç en olmadık yerlerde (sokakta-otobüste) sara-epilepsi nöbeti geçirip kaskatı olan, çırpınan, etrafındaki insanları ne yapacaklarını bilemez hale getiren birini gördünüz mü?Bu saydıklarımdan birini ya da birkaçını mutlaka görmüşsünüzdür.İŞTE BİZLER HEP BUNLARIN İÇİNDEYİZ.FAKAT SİZLER Şimdiye kadar görmediyseniz, dışarı çıktığınızda etrafınıza dikkatle baktığınızda mutlaka görürsünüz. Şimdi SİZLERDEN İSTEĞİM bir dakikanızı bana ayırmanız. Sadece bir dakikanızı.BİR ÖMÜR BOYU DEĞİLKapatın gözlerinizi ve bu insanlar gibi bir engeliniz VEYA BİR ÇOCUĞUNUZ olduğunu düşünün.Yürüme engelLİ ÇOCUĞUNUZ olduğunu düşünün. Yürüyemiyor, koşamıyor hatta kendi işlerinizi bile yapamıyor. Yani, hep birilerinin yardımına ihtiyacınız var.KonuşamaYAN ve duyamaYAN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Bir şeyler söylemek istiyor olmuyor, sesi çıkmıyor. Birileri ONLARA bir şeyler söylüyor ama duyamıyor Duyamadığını da söyleyemiyor. KarşıDakiNİ yanlış anlıyor, size kızıyor. Üzülüyorsunuz ama elinizden bir şey gelmiyor.GöremeYEN BİR ÇOCUĞUNUZ OLDUĞUNU düşünün. Hazır gözleriniz kapalıyken, biraz deneme yapın. Bir şeyler yapmaya çalışın gözleriniz kapalıyken, etrafınızdaki nesnelere çarpmamaya çalışarak. Karanlığın, insana güvensizlik verdiğini hissedin. Her an, başınıza gelebilecek tehlikeleri göremediğinizi düşünün. Sonra görme engelli ÇOCUKLARIN bu korkuları, bu duyguları hayatları boyunca hissederek yaşadıklarını düşünün.Ya da fiziksel olarak sağlıklı OLAN ama zihinsel olarak problemli olAN BİR ÇOCUĞUNUZU düşünün. Anlamıyor. ONA söylenenleri anlamıyor. Bakkala gitmeyi beceremiyor. Otobüse yalnız binemiyor hatta yalnız dışarı çıkamıyor. Çünkü yalnız çıkarsa kaybolabilir.Zor değil mi? ÇOK ZOR.Bir dakika böyle olmak bile zorken, engelli ÇOCUKLAR VE insanlar hayatları boyunca engelleriyle yaşamak zorundalar, onların hayatlarını bir nebze olsun kolaylaştırmaksa siz sağlıklı insanların ellerinde.HEP ONLARIN YANINDA OLUN .ONLARI HOR GÖRMEYİN.ÇÜNKÜ SAĞLAM KİŞLER BİLE HER AN ÖZÜRLÜ ADAYIDIR.SİZLERE BU KONUDA BİR ÖRNEK VERECEĞİM. 22 yaşındaki Şevket Çavdar, Türkiye Sakatlar Derneği'ne gönderdiği mektupta duygularını şöyle anlatıyor: "1998 yılında İstanbul'da aileme yardım etmek için inşaatta çalışırken elektrik akımına kapılarak iki kolumu ve bacağımı kaybettim. O günden sonra hayata hep tutunmaya çalıştım, ama tutunacak bir kolum bile yoktu. Ama kalbim vardı, böyle de yaşanıyordu. Yaşamdan kaçmamak gerekiyordu, inadına yaşamak gerekiyordu." SİZ ÇOK DEĞERLİ

ÖZEL ÇOCUKLAR AİLELERİ.BEN VE EŞİMDE İÇİNDE OLMAK ŞARTIYLA…….BU ÇOCUKLAR İÇİN İSYAN ETMEYELİM.CENABI ALLAH BU ÇOCUKLARI KİMLERE GÖNDERİYORMUŞ BİLİYORMUSUNUZ.BU ÇOCUKLARI SAHİPLENEBİLENE BU ÇOCUKLARI KORUYABİLENE BUNLARI ÇOK SEVEBİLENLERE BUNLARA BAKABİLECEK KONUMDA OLANLARA MÜKAFAT OALRAK GÖNDERİRMİŞ.BİZLERDE BU MÜKAFATLARI ELİMİZDEN GELDİĞİ KADAR KORUYALIM ONLARDAN ÇEKİNMEYELİM,UTANMAYALIM.ONLAR BİRER MELEK.KENDİ ŞAHSIMA SÖYLÜYORUM BEN OĞLUMSUZ BİR DÜNYA DÜŞÜNEMEZ OLDUM.O BENİM HERŞEYİM.YEMEĞİM SUYUM NEFES ALIŞIM.ONSUZ BU DÜNYANIN NE ZEVKİ OLUR.EŞİMLE BERABER ONUN ÇOK SEVDİĞİ FAKAT HASTALIĞINDAN DOLAYI YİYEMEDİĞİ YİYECEKLERİ EVİMİZE SOKMADIK.ONSUZ BİR ÖZEL EĞLENCEYE YEMEĞE BİLE GİTMEDİK.O OLMADIĞI ZAMAN HEP ONU BEKLEDİK.BERABER EĞLENDİK BERABER YEDİK.SENİ ÇOK SEVİYORUM OĞLUM… BEN VE AİLEN VAR OLDUKCA BÜTÜN ENGELLERİNİ ORTADAN KALDIRACAĞIZ.

BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN ÇPK TEŞŞEKKÜR EDİYORUM.AYRICA TEKRAR SÖYLÜYORUM BU MERKEZİ FATSAYA AÇAN ÇOCUKLARI BU DURUMA GETİREN EĞİTEN KENDİSİDE BİR MELEK SAHİBİ OLAN İZZET HÜLÜR BEYE EŞİNE ÇOCUKLARIN EĞİTİMLERİNİ ÜSTLENEN ONLARA AİLEDEN DAHA ÇOK ŞEVKATLE YAKLAŞAN ÇOK DEĞERLİ PERSONELLERİNEDE HUZURLARINIZDA ÇOK ÇOK TEŞŞEKKÜR EDİYORUM.HEPİNİZE ENGELSİZ BİR DÜNYA.İYİ EĞLENCELER DİLERİM.

OĞLUMUN ZEHRA İLK YAZ GECESİNDE KUMRUDA YAPTIĞIM KONUŞMA

Sayın misafirlerimiz sevgili kumrulular bizleri buraya davet etiğiniz için özel çocuk sahibi tüm veliler adına çok teşekkür ediyorum.bu çocuklarımızında hayat dolu olduklarını eğitilince neler yapabildiklerini sizlere gösterecekler.baştada belirttiğim gibi bunlar engelli veya özürlü çocuklar değil cenabı Allahın bizlere gönderdikleri birer özel çocuklar birer melek.bizler birer özel çocuk aileleri olarak sizlerdende isteğimiz bu çocuklarımıza hor bakmamanız.onlarıda aranıza almanız.fatsaya bu merkez açıldığından beri bu üçüncü özel çocuklar eğlencesi.ve hepsinde şu konuyu özellikle belirttim.bazı aileler var.özel çocuk sahibi.ben bizzat şahit oldum.çocuklarını çevrenin etkisiyle evlere hapsediyorlar. dışarı çıkarıp gezdirmeye utanıyorlar.insan kendi çocuğundan utanırmı.ne biliyorsun seni aşağılayan o ailenin sapasağlam çocuklarınında bir gün engelli adayı olmayacağını.sizlere sesleniyorum çocuklarınızla gurur duyun.göğsünüzü gere gere onları hayata bağlayın.ben hep öyle yaptım oğlumla her zaman gurur duydum.o benim her şeyim .onsuz bir dünya düşünemez oldum.nereye gittiysem yanımdan ayırmadım.onsuz gezmedim onsuz yemedim.ve karşılığınıda aldım.şunu unutmayın her zaman sağlam bir kişi bile birgün özürlü adayı olabilir . internetten aldığım iki sağlam kişinin sakatlar derneğine gönderdiği mektup ve şiiri sizlerle paylaşmak istedim.
22 yaşındaki Şevket Çavdar, Türkiye Sakatlar Derneği'ne gönderdiği mektupta duygularını şöyle anlatıyor: "1998 yılında İstanbul'da aileme yardım etmek için inşaatta çalışırken elektrik akımına kapılarak iki kolumu ve bacağımı kaybettim. O günden sonra hayata hep tutunmaya çalıştım, ama tutunacak bir kolum bile yoktu. Ama kalbim vardı, böyle de yaşanıyordu. Yaşamdan kaçmamak gerekiyordu, inadına yaşamak gerekiyordu." 48 yaşındaki Ekrem Altıntaş ise, banka memuru iken geçirdiği trafik kazası sonucu iki ayağını kaybetmenin üzüntüsünü dile getirdiği şiirinde kaybettiği ayakları için bak ne diyor., "Bir zamanlar koşardınız, ara sıra kaçardınız, neden beni boşladınız, benim canım ayaklarım". Birde sizlere engelli iki bacağı olmayan sonra suni takma bacak takılan bir genç kızımızın mektubunu okumak istiyorum.
dün gece yatağımdan, tavandaki yıldızları seyrettim.. artık onların da yapmışlar sunisini... oysa ben hep gerçek yıldızları izleyebileceğim geceler istemiştim... anlatırlardı ... " bizim köyde damlarda yatarız yaz geceleri... yıldızlar o kadar güzeldir ki..." imrenirdim... hiç olmadı benim gidebileceğim bir köyüm, damında yatabileceğim iki katlı küçük, şirin bir evim... çocukluğumda dizlerim kanamadı benim hiç, dut ağaçlarına tırmanamadım, elimde salça ekmek saklambaç oynayamadım bahçelerde.. pencere kenarlarında geçen günlerdi hayatımın en yaşanılması gereken yılları...yaşayamadım... ağlamazdım üzülmesinler diye, isyan edemezdim canları yanmasın diye.. ben hiç çocuk olmadım ki....kulaklarımın sağır olmasını istediğm zamanlar oldu, dışarıdan gelen cıvıl cıvıl seslere dayanamadığım günlerde....büyüdüm, bir tarafım hep yaşanmamış çocukluğumla başbaşa...dün gece yatağımdan tavandaki yıldızları seyrettim, artık onlarında yapmışlar sunisini...tıpkı benim de iki bacağım gibi.

engellerle yaşamak zor diyor bizleri buraya davet ettiğniz bu güzel imkanları sunduğunuz için tüm veliler adına tekrar çok çok teşekkür ediyor fatsaya böyle eşsiz bir merkezi bütün zorluklara göğüs gererek kazandırdığı için kendiside özel çocuk sahibi olan izzet hülür bey ve eşine de çok çok teşekkür ediyorum. yolunuz hep güzelliklerle engelsiz bir şekilde açık olsun.

SAĞLIK KÖŞESİ 2 PANİK ATAK

1.PANİK BOZUKLUĞU (PANİK ATAK)
Anksiyete belirtileri ataklar halinde gelir. Ataklar genelde 15-30 dakika kadar sürer. Atakların sıklığı ve şiddeti tanı açısından önemlidir. Panik atağın ne zaman geleceği bilinmez ve bu da kişilerin kaygısını artıran sosyal uyumunu bozan en önemli etmenlerden biridir.
Genelde gençlik döneminde ortaya çıkar. Gerçek nedeni bilinememektedir, ancak sıklıkla stres yaratan önemli yaşam olayları ile ilişkisi vardır (okulu bitirmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak, yeni bir işe başlamak, yakınını kaybetmek, ağır hastalık geçirmek gibi).
Panik atağı sırasında aşağıdaki belirtilerden en az dördü bir arada bulunmalıdır:
Çarpıntı
Terleme
Nefes darlığı, boğuluyormuş gibi hissetme
Titreme
Baş dönmesi
Bulantı
Yaşadıklarının gerçek olmadığı hissi
Ateş basması veya üşüme hissi
Bedeni uyuşuyormuş gibi hissetme
Göğüs ağrısı
Ölüm korkusu
Aklını yitirme veya çıldırma korkusu
Panik ataklarda yukarıdaki belirtiler yanında aşağıdaki özellikler de önemlidir:
Ataklar genelde aniden ortaya çıkar, atak ortaya çıktığında bunu durduracak bir yol yoktur.
Kaygının şiddeti ile yaşanılan durum arasında genelde bağlantı yoktur.
Atak genelde birkaç dakikada geçer, ancak bazen daha uzun süre devam eden ataklar olabilir.
Atakların sıklığı kişiye göre değişir, ayda bir iki tane olabileceği gibi bazılarında hemen her gün görülebilir veya sık tekrarlayan ataklardan sonra uzun bir süre atak görülmeyebilir. Panik ataklarının ortaya çıkışı belli bir nedene bağlı olabilir veya nedensiz olarak kendiliğinden ortaya çıkabilir. Sadece baş dönmesi ve çarpıntı belirtileri ortaya çıkıyorsa sınırlı belirtileri olan ataktan bahsedilir. Sınırlı belirtileri olan ataklar iyileşme sürecinde olabileceği gibi ağır atakların öncü belirtileri de olabilir. Panik ataklar panik bozukluğunda görülmesinin yanında fobiler ve travma sonrası stres bozukluğunda olduğu gibi diğer anksiyete bozukluklarında da görülebilir.
Ruhsal belirtilere bedensel belirtilerde eşlik ettiği için hastalar genelde bedensel sorun olduğunu düşünür ve öncelikle başka branştan hekimlere başvururlar. Yaşadıklarının ruhsal bir sorun olabileceğini akıllarına getirmezler veya kabul etmek istemezler.
Panik atakları genelde tehlikeli değildir, ancak kişi kontrolünü yitirdiği duygusuna kapıldığı için tedirgindir. Tedavi edilmediği taktirde ciddi sonuçlar doğurabilir. Panik atağı geçirmiş kişilerin en büyük korkusu aynı şeyi tekrar yaşamaktır. Bu nedenle panik yaratan durumdan uzak durmaya çalışırlar sonuçta fobiler ortaya çıkabilir. Bunların içinde en önemlisi agorafobidir (açık alan korkusu). Kişiler dışarıya çıktığında panik yaşayacağı korkusu ile evde kalmayı tercih eder ve bir süre sonra hiç sokağa çıkamaz olabilir. Bu durumda yaşam kalitesi düşer, sosyal aktiviteler ve hobiler için harcanan zaman azalır, kişi kendisini hasta ve diğer kişilere bağımlı hissetmeye başlar, yalnız başına evde duramaz veya sokağa çıkamaz, çalışamaz veya işine gidemez duruma gelebilir. Hastalar panik ataklar sırasında sıklıkla acil servislere başvururlar. Zamanla depresyon, alkol-madde bağımlılığı ve intihar görülebilir.
Aslında bütün bunların olmaması için bir an önce doktora başvurmak önemlidir. Sonuçta panik bozukluğu uygun ilaç tedavisi ile kolayca tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır.
PANİK ATAKLARI NEDEN OLUR?
Gerçek neden bilinememektedir. Neden olan faktörler kısaca biyopsikososyal olarak ifade edilebilir. Bu konuda çeşitli teoriler vardır. Bazı araştırmacılar beynin temporal lobunun işlev bozukluğu veya hastalığın öğrenme yolu ile geliştirilmiş olduğunu ileri sürmektedir. Bazı araştırmalarda ise beyinde nörotransmitter (haberci) dediğimiz maddelerin düzenlenmesi ve işlevlerinde bozukluk olduğu öne sürülmektedir.
Stresli yaşam olayları panik atakların ortaya çıkışını tetiklemektedir. Yakın dönemde kayıp yaşamış veya yakınlarından, işinden veya bulunduğu çevreden ayrılmış kişilerde yaşamlarındaki bu değişikliklerle panik ataklarının başlangıcı arasında ilişki olduğu gösterilmiştir. Araştırmacılara göre stresli yaşam olayı kişinin direncini düşürmekte ve bu dönem hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırmaktadır.
Ailesel yatkınlık vardır. Panik hastalarının yakınlarında panik ataklar ve depresyon gibi başka ruhsal bozukluklar sıktır. Hastalık genelde 25 yaşından önce başlar. Kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazladır. Çocuklarda da görülebilmektedir.
Kafeinli gıdalar ve kokain gibi uyarıcılar atağı ortaya çıkarmaktadır.
Panik ataklar panik bozukluğunda olduğu gibi tek başına ortaya çıkabildiği gibi kalp hastalıkları, solunum yolu ve endokrin hastalıklar gibi çeşitli bedensel hastalıklara da eşlik edebilir veya alkol madde bağımlılığı ile birlikte görülebilir.
PANİK BOZUKLUĞU VE PANİK ATAKLAR NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Yapılan araştırmalar panik atak geçiren kişilerin psikiyatriye başvurmadan önce ortalama 10 ayrı doktora başvurduğunu göstermiştir. Bu hastaların panik atağı geçirdiği genelde anlaşılamamakta ve bu nedenle yanlış tanı ve tedavi sık olmaktadır. Panik ataklar sıklıkla kalp krizi ile karıştırılmaktadır. Bu hastalar atak sırasında sıklıkla “kalp krizi geçiriyorum” kaygısı ile acil servise başvururlar. Aynı şekilde ataklar kalp hastalığı ile karıştırılıp buna yönelik tedavi başlanabilmektedir.
Bu nedenle doğru tanı konması önemlidir. Doğru tanı koyabilmek için ayrıntılı fizik muayene, ruhsal muayene yapılmalı, nörolojik, endokrin, kalp ve solunum sistemi hastalıkları araştırılmalıdır. Bedensel bir hastalığın ortaya çıkması panik atak olmadığını göstermez. Bazı bedensel hastalıklara panik ataklar da eşlik ediyor olabilir. Bu durumda yine panik atakları önlemeye yönelik tedavi başlanmalıdır.
Panik bozukluğunun en uygun tedavisi ilaç kullanımının yanında bilişsel ve davranışçı terapi tekniklerinin kullanılmasıdır. Gevşeme egzersizlerinin de hastaya öğretilmesi faydalı olabilir. Panik atakları sırasında ilaç kullanımının pek faydası olmaz. Uygun doz ve uygun süre ilaç kullanımı ile atakların tekrarlaması önlenir. Yine diğer terapi yöntemlerinde amaç atakların tekrarını önlemektir.
Panik atağını uyaran gıdalardan uzak durulması, uyku ve yeme alışkanlıklarının düzenlenmesi atakları önlemeye yardımcıdır.

20 Ağustos 2007 Pazartesi

SAĞLIK KÖŞESİ HİPERTANSİYON

Hiper Tansiyon
Hipertansiyon Nedir ?
Hipertansiyon basit olarak yüksek kan basıncı demektir. Kan basıncı ya da daha doğru söylemek gerekirse kanı kalpten dokulara taşıyan damarların kan basıncı, hastaya ait özellikler (yaş, cinsiyet, ırk gibi) ve fiziksel durumdan (istirahat, efor gibi) etkilenen bir parametredir. Bu nedenle de normal kan basıncı değerlerini belirlemek gerçekte oldukça güçtür. Bugün kabul edilen kan basıncı değeri istirahat halindeki normal bir yetişkinde 120/80 mmHg'dır(milimetre civa). Herhangi bir kişide kan basıncı uyku sırasında düşük, sinirli ya da heyacanlıyken yüksektir. Genellikle de normalin üst sınırı olarak kabul edilen değer 140/90 mmHg'dır (milimetre civa). Kanı kalpten dokulara taşıyan damar kan basıncı devamlı olarak 140/90 mmHg üzerinde seyrediyorsa hipertansiyondan bahsedilir. Kan basıncı aynı birey içinde ve bireyler arsında farklılık gösterir. Bu nedenle bireyin kan basıncı (kan basıncının sfigmomanometre ile ayrı ayrı zamanlarda en az 3 kez ölçülmesi) yapılıp ortalaması alınarak belirlenmelidir. Hipertansiyon kalp hastalıkları için ana bir risk faktörüdür. Eğer tedavi edilmezse beyin dolaşımı, kalp, damar ve böbrek hastalıkları için ciddi hastalık ve ölüm oranlarında artışa sebep olur. Bir kez teşhis yapılıp tedavi başlanırsa artan kan basıncı düşürülebilir, kalp ve kalp dolaşım sistemindeki hastalık riski azaltılabilir. Hipertansiyonun Yaygınlığı Nedir? Sanayileşmiş ülkelerdeki yetişkin nüfusun %10-20 kadarında hipertansiyon bulunduğu hesaplanmaktadır. Sınırda hipertansiyon vakaları da katılırsa bu oran kuşkusuz daha yüksektir. Kişinin yaşı, cinsiyeti ve ırkı hipertansiyon sıklığı konusunda belirleyici faktörlerdir. Hipertansiyon siyah ırkta ve kadınlarda daha çok görülmektedir. Kişi yaşının hipertansiyona olan katkısı öncelikle damarlarda yaşlanmaya eşlik eden anormalliklerdir. Bu durum özellikle de kanı kalpten damarlara taşıyan damarlardaki esneklik kaybı ile açıklanabilir. Ancak yaşla hipertansiyon arasındaki bu bağlantıya bazı ilkel toplumlarda hiç ratlanmamaktadır. Bu durumda etkili faktörün "uygarlaşma" ve bununla bağlantılı yaşam biçimi olduğu söylenebilir: örn. tuz kullanımı, aşırı beslenme, sedanter yaşam (fazla hareket göstermeksizin devamlı oturuşa bağlı), stres, vs. Hipertansiyon Riskleri Hipertansiyon ciddi bir durumdur. Hipertansiyon, kendi başına öldürücü değildir; fakat tedavi edilmediğinde hipertansiyonun sonuçları öldürücü olabilir. Hipertansiyon kalbi zorlayarak kalp yetmezliğine neden olabilir. Üstelik ateroskleroz ve bunun yol açabileceği iskemik kalp hastalığı (belli bir bölgede kan akımının kesilmesi nedeniyle oluşan geçici kansızlık; bölgesel anemi) rizikosunu önemli ölçüde arttırır. Buna ilaveten, hipertansiyonlu hastalar kanama ve beyindeki kan damarlarının trombozuna (pıhtılaşma®inme) diğerlerinden daha kolay yakalanırlar. Hipertansiyon ayrıca koroner arter hastalığına'da büyük katkıda bulunur ki, bu hastalık sanayileşmiş toplumlarda ölümlerin başlıca nedenlerinden biridir. Bahsettiklerimizin hepsi tedavi edilmeyen hipertansiyonun sonuçları olup hipertansiyona bağlı morbidite (hastalık), mortalite (ölüm) büyük bir bölümünü oluşturur. Hipertansiyonun Sınıflandırılması Hipertansiyon sıklıkla nedenine göre sınıflandırılır. Buna göre iki tip vardır. esansiyel (primer) hipertansiyon sekonder hipertansiyon Hipertansiyon vakalarının yaklaşık %90'ı, neden (etiyoloji) bilinmediğinden primer ya da daha doğru bir deyimle "esansiyel" hipertansiyon olarak adlandırılır. Hipertansiyon vakalarının geriye kalan bölümüne, yani yaklaşık %10'una bu durumun nedeni bilindiğinden "sekonder " hipertansiyon denir. Böbrek kökenli olan (renal) hipertansiyon bunların en yaygın olanıdır. Sekonder Hipertansiyon Bu tipte yüksek kanbasıncı, bilinen bir etiyolojiden (hastalıktan) kaynaklanmaktadır. Neden olan hastalık tedavi edildiğinde hipertansiyon düzelir. Böbrek hastalığı: Renal hipertansiyon olarak adlandırılır. Varolan bir böbrek hastalığı kan basıncının yükselmesine neden olur. Endokrin hastalıkları: Endokrin sistemi etkileyen hastalıklar kan basıncını da etkiler, çünkü adrenal bezler çeşitli kan basıncını kontrol eden mekanizmaları düzenler. İlaçlar: Bazı ilaçlar, örneğin kortikosteroidler, oral kontraseptifler (aldosteron sekresyonu ve plazma reninini arttırarak), nazal dekonjestanlar, amfetamin, tiroid hormonları, NSAID, soğuk algınlığı ilaçları, siklosporin, eritropoetin, iştah kesiciler, trisiklik antidepresanlar, MAO inhibitörleri, alkol (günde 70-100 mL civarında alkollü içki alınması hipokalemik alkalozla birlikte hipertansiyona neden olur) kan basıncının yükselmesine neden olurlar. Bu ilaçların bırakılması ile kan basıncı normale döner. Diğer Sebepler Aort koarktasyonu: aortun doğuştan dar olması Gebelik toksemisi: hipertansiyon, albuminüri, ödem ile karakterize, gebeliğin ikinci yarısında oluşan bir hastalık. Beyin tümörü ya da lezyonu: intrakraniyel basınca yol açarak kan basıncının hızla yükselmesine neden olur. Esansiyel (Primer) Hipertansiyon Hipertansiyonun bu en yaygın şekli, bilinen nedenlere bağlı değildir. Bu hipertansiyonun ortaya çıkış faktörleri hakkında kesin bilgimiz mevcut değildir. Ayrıca hipertansiyonun başlangıcında rolü olan patogenetik faktörlerin sayısıda çoktur. Hipertansiyon, kalp dolaşım sistemi, noröendokrin, renal sistemi içeren multisistem bir bozukluktur ve güçlü genetik faktörleri içerir. Bu faktörlerden birine ya da bir başkasına farklı derecelerde önem veren çok sayıda ve farklı patogenetik teoriler öne sürülmüştür. Esansiyel hipertansiyon ayrıca bazı risk faktörleri ile de ilgidir. Bu faktörler hipertansiyonu daha yaygın ve/ya da daha şiddetli yapmaktadır.
sıvı ve hacim kontrolünde değişiklikle sonuçlanan renal işlev değişikliği
renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminde anormallik
arteriol duvarlarında artmış sodyum ve tuz
baroreseptörlerin yeniden düzenlenmesi
diyetteki tuz miktarının yüksek olması
anormal psikolojik uyarı
ırk
cinsiyet
yaş
diabetes mellitus
aile hikayesinde hipertansiyon
hiperlipidemi(hiperkolesterolemi)
sigara içimi
obesite(şişmanlık)
Hipertansiyonun Derecesi Hipertansiyon az ya da çok bilinen nedenlere dayanan sınıflandırılmasına ek olarak şiddet derecesine göre de sınıflandırılabilir. Arteryel hipertansiyon tipi Kan basıncı düzeyi Sınırda 140/90-160/95 Hafif 160/96-160/105 Orta Şiddette 161/106-180/115 Şiddetli 180/115 üzeri Buradaki sınıflandırmaya göre en sık karşılaşılan tip sınırda ve hafif hipertansiyondur.

İLÇEM ÇAMAŞ IN TARİHİ

Çamaş’ ın tarihi çok eskiye dayanır. Anadolu’nun fethinden sonra 11 yy dan itibaren merkezi Niksar da bulunan Danışmentli Devletinin idaresine girmiş, buralarda Oğuz boy ve aşiretleri yeni köyler kurmaya başlamışlardır. Çamaş adı 1485 lerden evvel tımar beyliği yaptığı iddia edilen Mehmet Çamaş’tan gelmektedir. Çamaş , idari olarak Osmanlı döneminde Ordu Sancağına bağlıdır. İdari olarak Bolaman mea Çamaş nahiyesi adı ile anılmıştır. 1930 yılında ayrı bir bucak haline getirilmiş ve Ordu merkeze bağlanmıştır. 1944 yılında köyleri ile birlikte Fatsa’ya bağlanmıştır. 1971 yılında Sarıyakup Belediyesi, 14 Şubat 1975 de Çamaş Belediyesi kurulmuştur. 17 Mart 1985 yılında Seçimle her iki belediye Çamaş adıyla birleşmiştir. Çamaş 9 Mayıs 1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla İlçe olmuştur.

GÖRME ENGELLİ KARDEŞİM MUSTAFA İLE YAPTIĞIMIZ SÖYLEŞİ

. Mustafa kendini biraz tanıtabilir misin?Adım Mustafa Musa Beydoğan, Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümü 3. sınıf öğrencisiyim. Ankara’da gerek üniversitede gerek üniversite dışı faaliyetlerde aktif olarak görev yapmaktayım. Bunlardan bazıları Gazi Üniv. Türk Halk Müziği Topluluğu, Tiyatro Kulübü, Cemre Dergisi, Young Guru Academy Lider Adaylığı ve çeşitli görme engelli derneklerinde de aktif olarak görev almaktayım.2. Alternatif Kampa katılımcı olarak ne zaman katıldın?2003, 2004 ve 2005 yıllarında kampa görme engelli katılımcı olarak bulundum. Şimdi de Fatsa Kampı’nda gönüllüyüm.3. Katılımcı ve gönüllü olmak arasındaki farklar neler sence?Aslında bu kamp bunların cevabını tam olarak verdi. Katılımcıyken gönüllülerin bizler için yaptıklarının ne kadar karşılıksız olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.Katılımcıyken kampı bir tatil alanı gibi görüyorduk ve tatilin yanında aldığımız eğitimler bizim için çok faydalı olmuştu. Kamplara katıldığım her yıl yaşamımda yepyeni ufuklar açıldığını düşünüyorum.. Ama gönüllülük de üstün bir olgu bence. Burada insanlara hiçbir beklentiniz olmadan gönüllü olarak hizmet veriyorsunuz. 4. Alternative Camp’ta sen katılımcıyken sende neleri değiştirdiğini düşünüyorsun?Alternative Camp’ın içimde var olup da farkında olmadığım bir çok yeteneğimi aktif hale getirdiğine inanıyorum. Mesela yüzme yetim daha iyi gelişti ve yine Alternative Camp’ta aldığım ve unutamadığım dalgıçlık eğitimi yaşamımda gerçekten unutulmaz deneyimdi. Orada çeşitli insanlarla çalışma fırsatı buldum. Her türlü milletten insanlar vardı ve onların kültürlerini öğrendik. En önemlisi de bence Alternative Camp’ın hayatın standartlarına alternatifler getirdiğine inanıyorum. Ayrıca Gönüllülük nedir, nasıl yapılır, gönüllü olmanın getirdiği zorlukları ve güzellikleri Alternative Camp bize yaşattı.5. Fatsa kampı önceki Alternative Camp’lara göre değerlendirdiğinde nasıl?Alternative Camp bence imkansızlıklar içinde imkan yaratma oyunudur. Kısıtlı imkanlar içerisinde buraya gelen bütün katılımcılara gönüllülerin gönülden hizmet verdikleri bir kamp. Diğer kamplara göre bu kampta materyaller oldukça sınırlı olmasına rağmen gönüllülerin yaratıcılıklarını kullanarak pek çok aktiviteyi yapabildiklerini gördüm. Buradaki aktivitelerin eğitim ağırlıklı olması engellilerin eğitim alanındaki eksikliklerini fark etmelerini ve bu konuda çalışma yapmalarını destekliyor.6. Aslında sen buraya Young Guru Academy Lider adayı ve Oku-Düşün-Paylaş projesini bizlere öğretmek amacıyla gelmiştin. Oku-Düşün-Paylaş (ODP) sence kampta engelliler üzerinde etkili oluyor mu? Ben ODP’nin engelliler üzerinde faydalı olabileceğine inanıyorum. Aslında ODP engelliler için tasarlanmış bir proje değildi. Biz önce Ankara’da engelsiz çocuklar üzerinde uygulanan okullarda gidip projeyi gözlemledik. “Acaba biz bunu görme engelli arkadaşlar üzerinde uygulayabilirmiyiz, uygularsak ne kadar faydalı olur” düşüncesiyle harekete geçtik. Birkaç deneme seansı yaptık gelecek yıl tam olarak diğer proje okullarıyla birlikte başlatacağız. 7. Kampta nasıl uyguladınız ?Katılımcılarla 3’er seans düzenledik. Kamp lideri ve 2 gönüllü arkadaşımıza modaratörlük eğitimi verdik. Gönüllüler her akşam katılımcılara proje kitabından cümleler okudular ve onların yorumlarını yazdılar. Ayrıca küçük hikayeler okundu. Katılımcılara gerçekten faydalı oldu. Onların yaşamlarında yeni pencereler açtığına inanıyorum.Teşekkürler.
Mustafa Musa BEYDOĞAN

KAMP GAZETESİNİN 3.SAYIAINDA ÇIKAN YAZIM

ALTERNATIVE CAMP’A…
Hayat insanlara çok şeyler tattırırı diyorlar…Gerçekten de öyle. Ben yıllık izindeyken başhekimin sayın Dr. Alaattin Arıkan tarafından iznimi kesip kampta görevlendirildim. 2 Temmuz’da kampa katıldım. İlk önce biraz izledim, izleyici olarak katıldım. Ama şu bir gerçek kampın havası o kadar değişik ki anlatamam. Engellilerle yaşamak, onların havasını beraber tenefüs etmek o kadar güzel ve zevkli bir yaşam olamaz. Onlarla beraber olalı, kamp çıkışı sanki dışarıdaki insanları da birer engelli olarak görmeye başladım. Kendimi o kadar bu özel birbirinden farklı insanlara kaptırmışım ki anlatamam. Onlara hizmet etmek bence dünyanın en güzel işi.Özel insanlar sizi çok seviyorum.Bu nedenle Alternative Camp’ın Fatsa’mıza kazandırılmasında emeği geçen herkese, Alternative Camp’a, Fatsa Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi okul müdürüne, kampımızın yaşaması için sponsor olanlara ve beni kampta görevlendiren başhekimin Alaattin Arıkan’a çok ama çok teşekkür ediyorum. Ve sizler gönüllü arkadaşlarım; Esin, Rahime, Yavuz, Türkiş Mustafa, Koreli Mustafa, Koreli Ayşe, Koreli Leyla, Koreli Kemal, Koreli Memet, Efe, Gülay ve Alternative Camp’ın sorumlusu Nehir, sizleri tanıdığım için kendimi çok şanslı görüyorum.

KAMPTA HAFTALIK GAZETEDE ÇIKAN BENİMLE İLGİLİ HABER

Kampın Sağlığı Emin Ellerde !Fatsa Devlet Hastanesi Başhekimliği tarafından kampımızda 2 ay boyunca görevlendirilen sağlık memuru Hüseyin Keskin, çocuklarımızın sağlık problemleri konusunda bizlere yardımcı olurken aynı zamanda katılımcılarımıza ve gönüllülerimize ilkyardım eğitimi vererek acil durumlara hazırlıklı olmamıza yardımcı oluyor. Hüseyin Bey tam bir gönüllü gibi çalışarak sağlık ile ilgili konular dışında, kampın işleyişiyle ilgili konularda da her fırsatta bizlere destek olmaya devam ediyor.

ALTERNATİF KAMP NASIL OLUŞTU

Alternative Camp
2002 yılında “Dalmak Özgürlüktür sloganıyla başlayan Alternative Camp projesi, engelliler ve farklı ihtiyaç grupları için spor, eğitim, tatil ve entegrasyon altyapısı oluşturmayı hedefleyen, tamamen gönüllü bir girişimdir. Farklı engel grupları, farklı yaş ve cinsiyetler, farklı kültürler ve diller arasında kurduğu köprü ile grupların sosyal yaşama katılımına katkıda bulunarak, toplumda farkındalık ve bilinç yaratmayı amaçlayan bir model uygulamadır. Toplumsal bir dönüşüm dinamiği olan Alternative Camp prpjesi, mevcut tesislerde gönüllük mantığı içerisinde ve ücretsiz olarak engellilere spor, tatil ve eğitim kampları düzenleyen alternatif bir sivil insiyatiftir.Alternative Camp kar amacı gütmeyen, bağımsız ve gönüllülüğün esas alındığı bir sivil toplum örgütüdür.Engelliler ve farklı ihtiyaç gruplarından gelen bireyler kampın temel katılımcı profilini oluşturur.Kamplarımıza üç farklı şekilde katılım yapılabiliyor, bunlar şöyle sıralanabilir:
KurumsalKampa katılacak grupların, dernek, vakıf, spor kulübü, rehabilitasyon merkezi, özel eğitim merkezi veya okulu, sosyal hizmet birimleri vb. gibi kurumlar aracılığıyla başvurmaları ve katılmaları esastır. Oluşturulan katılımcı grupların aynı yaş aralıklarından seçilmesine önem verilmelidir. (8-15, 16-26, 27-40, 40 ve üzeri gibi) Kurumlar arasında ayırımcılık yapılmaz, kamp dönemleri gözetilerek fırsat eşitliği sağlanır. Katılımcı gruplar arasında, kurum tarafından özellikle ihtiyaç sahibi olanların belirlenmesi istenir ve refakatçi gereken özel durumlarda kurum eğitmenleri ya da asistanlarının birlikte gelmesi tercih edilir. Gruba aile bireylerinin, akrabaların ve tanıdıkların fazladan dahil edilmesi engel grubuna göre değişiklik gösterir. BireyselKampa katılmak için bireysel başvuru yapanların kendi engel durumlarına uygun sivil toplum örgütlerine dâhil olmaları teşvik edilir. Ancak bunun olanaklı olmadığı durumlarda bireysel başvuruda ısrar edenler bir bekleme listesine alınarak kampın uygun bir döneminde karma grup yapma fırsatı tanınabilir. İstisnai durumlarda sosyal rehabilitasyonu açısından faydalı olacağı düşünülen bireyler aynı engel ve yaş grubuna denk düşen bir döneme katılmaları sağlanabilir. Uluslararası KatılımKamp uluslararası işbirliğine önem verir. Özellikle Avrupa Birliği Gençlik Değişim Projeleri gibi gençliği ve engellileri temel alan programların uygulama alanıdır. Uluslararası ilişkilerde kültürel değişim, entegrasyon, bilgi alışverişi ve fon kaynağı yaratma temel beklentilerdir. Değişik ülkelerdeki sivil toplum hareketleriyle ortak çalışmalar yapılarak kamp çok uluslu buluşmaların uygulama alanı haline getirilir.
2002 yılından bu yana kamplarımıza 2500’den fazla engelli katılmıştır.Gönüllüler:
Gönüllülük, Alternative Camp Projesi'nin en temel noktasıdır. Yurtdışı gönüllülük ve kampçılık organizasyonları ile genel olarak üniversiteler, gönüllü kaynağının önemli bir yüzdesini oluşturmaktadırlar. 2002–2006 yılları arasında Alternative Camp 700’den fazla gönüllüye ev sahipliği yapmıştır. Gönüllü profili içerisinde görme, işitme engelliler, ampute, tekerlekli sandalye bağımlıları, quadraplejikler, değişik seviyede spastisitesi olan arkadaşlar bulunmuştur.
Gönüllü Katılım Şartları:
Gönüllü olmak isteyen kişiler öncelikle, sitemizde bulunan “Gönüllü Çalışma Formu” nu doldururlar. Bu formun yanı sıra başvuru sahibinin CV'si ve motivasyon mektubu incelenerek, kamp yöneticisinin yetkisi dahilinde gönüllü çalışma için nihai karar verilir. Üniversitelerden yapılacak başvurular da, yine benzer şekilde değerlendirilirler.Yabancı gönüllüler için minimum katılım süresi 1 aydır, kamp yönetimi tarafından tavsiye edilen süre 2 ay olmakla beraber, özel durumlarda 6 aya kadar katılım olasıdır.Türkiye'den katılan gönüllüler için katılım süresi minimum 15 gün, maksimum 1 aydır.Aktiviteler
SporAlternative Camp yüzme, snorkling, serbest dalış, aletli dalış, tüm su sporları, su jimnastiği, yapay tırmanma, plaj voleybolu, bocce, aerobik sabah sporu, basketbol, badminton, tenis, masa tenisi, binicilik, dağ bisikleti, outdoor aktiviteleri gibi sporun tüm alanlarında özel ihtiyaç gruplarına uygun spor altyapısı kurar. Sporcu ruhu ve sağlıklı yaşam Alternative Camp'ın temel taşlarındandır. Bu anlayış, kötü alışkanlıklardan kurtulmayı, sporcu disipliniyle yaşamayı teşvik eder. Kulüp ve olimpiyat sporcusu olabilecek yetenekli bireyleri keşfeder ve onları uygun klüplerle ve organizasyonlarla buluşturur. Sosyal ve kültürelKampımızda entegrasyonu hızlandırıcı tiyatro, drama, dans, müzik, ritim, resim, satranç, seramik, grup oyunları, takım ruhu çalışmaları, kültürel geziler gibi sosyal aktiviteler düzenlenir.EğitimKatılımcı grupların yaratıcılığını, yaşam becerilerini, genel kültürlerini geliştirici çalışmalarla onların toplumsal yaşama daha aktif katılımını ve üretkenliğini artırmayı hedefleyen Alternative Camp, resim, müzik, dans, seramik, bahçecilik, çevrecilik, bilgisayar, fotoğraf, el becerileri, yabancı dil, temel sağlık, ilk yardım, sağlıklı beslenme, kişisel gelişim, yön bulma, teknecilik alanlarında sertifikalı veya sertifikasız kurslar verir, sunumlar, workshoplar düzenler.

19 Ağustos 2007 Pazar

ALTERNATİF KAMP GÜNLERİ

Alternatif kampa 2 temmuz 2007 günü başladım.ilk günler izledim.sonra o muhteşem engelli insanlarla yaşamanın tadına vardım.inanın engellilerle yaşamakonlarla ayni havayı teneffüs etmek çok güzeldi.o kadar mutlu yaşantıları vardıki bizlerden daha neşeliydiler.birbirleriyle dalga geçecek kadar neşeliydiler.işte bende alternatif kamp sayesinde bu insanları tanıma fırsatı buldum.onlara hizmet etme onuruna eriştim.onlara hizmet için türkiyenin çeşitli illerinden gelen gönüllü arkadaşlarıda tanıdım.türkiyeyi bırak koreden bile arkadaşlar gelmişti.amaçları görme engelli arkadaşlara abilere yardımcı olmak.ve diyorumki engellilere hor bakmayalım.onları sevelim koruyalım yardımcı olalım.onlar ne kadar çok sevilirlerse o kadar çok engellerini unutuyorlar.HER ZAMAN ENGELSİZ YAŞAM DİYORUM.............................................................

ÖZGEÇMİŞİM

1970 ORDUNUN ÇAMAŞ İLÇESİ DANIŞMAN MAHALLESİNDE DOĞDUM.İLKÖĞRENİMİ ÇAMAŞ İLÇESİ ORTA ÖĞRENİMİMİ FATSA İLÇESİNDE TAMAMLADIM.SAMSUN SAĞLIK MESLEK LİSESİNİ BİTİRDİKTEN SONRA GİRESUNUN PİRAZİZ İLÇESİ BOZAT KÖYÜNE SAĞLIK MEMURU OLARAK ATANDIM.HALEN FATSA DEVLET HASTANESİ ACİL SERVİSTE SAĞLIK MEMURU OLARAK GÖREV YAPMAKTAYIM.EVLİYİM.BİR ÇOCUĞUN VAR.

Hüseyin